TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Özgür Özel

haberalmedya - Özgür Özel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özgür Özel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: “Bir Tane Belge Yok, Gizli Tanıkların İftiraları Var” Haber

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: “Bir Tane Belge Yok, Gizli Tanıkların İftiraları Var”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde Silivri Cezaevi’nde esir tutulan isimleri ziyaret etti. Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Bugün Silivri Cezaevi’nde Ekrem Başkanımızı ve çok sayıda arkadaşımızı heyetimiz ziyaret etti. Ben de Ekrem Başkanımızla, Resul Emrah Şahan ve Mehmet Ali Çalışkan arkadaşlarımızla görüşme imkanı buldum. Öncelikle tüm arkadaşlarımız, kendileriyle dayanışma gösteren milyonlara, onların burada uğradıkları iftiraya, hiçbir kanıta dayanmayan, gizli tanık ifadeleriyle hem kişisel namuslarına sürülmeye çalışılan lekeye, hem de partileri üzerinden uğradıkları iftiraya karşı Türkiye’nin tüm siyasi görüşlerinden, AK Partili, MHP’li ya da muhalefet partilerine oy veren, Cumhuriyet Halk Partili olsun veya olmasın kendileriyle dayanışma içinde olan herkese selamlarını, minnetlerini iletiyorlar” dedi. Özel, şunları söyledi: “KUMPAS DAVALARININ SİMGE SALONUNA ALINMASI ANLAMLI” “Bu büyük iftiraya, bu büyük hakarete karşı sadece ve sadece gerçekleri anlattıkları savunmalarının televizyondan yayınlanmasını istiyorlar. Çünkü gizli tanık dışında bir tane paraya, pula, rüşvete ilişkin olarak belge yok. Adı belli olmayan, Meşe, Çınar, Ladin denen gizli tanıkların iftiraları var. MASAK Raporundaki şüpheli görülen her işlemin açıklamasına ikna olmuş, buna bir şey söyleyemeyen iddia makamı var. Yargılamanın mutlaka ve mutlaka milletin önünde olmasını istiyorlar. Ekrem Başkan’ın Çağlayan’daki mahkemesi geçmişte Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarının simge salonuna alındı. Anlamlıdır, önemlidir. FETÖ’cülerin kurduğu kumpasları bugün Zekeriya Öz değil, Zekeriya Öz’ün bugünkü güncel hali kurmaktadır. O gün Zekeriya Öz’ü sahiplenen, ‘Davanın savcısı benim’ diyen Erdoğan bugünkü savcıya sahip çıkmaktadır. Onu o görevlendirmiştir. Kumpas davası, kumpasın mekanında görülür. Biz buna karşı bu sembolik, tarihi hatırlatmayı önemsiyoruz. Yarın o salonda İstanbul’dan il başkanımız, yönetimi, ilçe başkanlarımız, belediye başkanlarımız, Trakya’daki tüm seçilmiş arkadaşlarımız Ekrem Başkan’ın yanında olacaklar. Ekrem Başkan bir başka davada, İstanbul’da olması gereken, buraya taşıdıkları davada yarın hakim karşısında olacak.” “GAZETECİLERİ YILDIRMA AMACIYLA GÖZALTINA ALDILAR” “Ben bugün buradan hızla Ankara’ya gideceğim. Çünkü akşam üstü Ankara’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin ödül töreni var. Ödül vereceğim. Vereceğim ödülü kazanan kişi Timur Soykan’dır. Timur Soykan, ‘skandal düğün’ haberiyle ödül aldı. Ama o Timur Soykan bugün saat 11.00’de randevulaşıp gideceği, bir ifade vereceği soruşturma için sabahın köründe evinden onlarca polisle alındı. Onlarca polisle alınan Timur Soykan’ın Youtube’da Onlar TV kanalında yayınlanan programlarını milyonlar izliyor. Ama Murat Ağırel ile birlikte sözde şantaj, tehdit suçlamalarıyla bir kez daha sabah erkenden yıldırma amacıyla kendileri alındılar. Ben değerli eşleri ile görüştüm, dayanışma duygularımızı ilettim. Süreci en yakından arkadaşlarımız, hukukçu arkadaşlarım ile milletvekillerimiz takip ediyorlar. Bunu da ifade etmek isterim.” “KARDEŞLİK HUKUKUYLA ÇÖZDÜK” “Bugün Ekrem Başkan’la yaptığımız görüşmeyle ilgili kısaca bilgi verecek olursam görüşmede aramızda bir uyuşmazlık çıktı. Bunu ‘son dakika’ verebilirsiniz. Sonra kardeşlik hukuku içinde hallettik. Ekrem Başkan dün tam avukatları kanalıyla Yozgat’taki traktörlere kesilen cezaları kendisinin üstleneceğini ilan edecekken, benim üstlendiğimi öğrenmiş. Dedi ki, ‘Benden erken davrandın, bu iş olmaz.’ Dedim, ‘Nasıl olacak?’ Ben de açıkladım. ‘O zaman bütün sorunları nasıl çözüyorsak’ dedi, ‘Bunu da kardeş payı yapalım.’ Yozgat’taki traktörlere kesilen cezaları ödeme meselesini kardeş payı, kardeşlik hukuku içinde halletmiş bulunuyoruz. Yarısını Ekrem Başkan ödeyecek, yarısını ben ödeyeceğim.” “ADAYIMIZ İÇERİDE OLSA DA OFİS MİLLETİN HİZMETİNDE OLACAK” “Cumhurbaşkanlığı Kampanya Ofisi’ni pazar günü duyurmuştum. Bugün üzerinde çalıştık. Malum Cumhuriyet Halk Partisi’nin Parti Meclisi oluştu. Geçmişte bir gölge kabinemiz vardı ve biz bunu Cumhurbaşkanı adayımız belli olduktan sonra gölge kabine yeni, doğru tarif edilmiş, güçlü formatıyla Cumhurbaşkanı adayımızla birlikte çalışacaktı. Gölge kabinemizde Parti Meclisi’nden arkadaşlarımız, milletvekili grubundan arkadaşlarımız, dışarıdan çok güçlü isimler olacaktı. Üzerinde çalıştık, birlikte Cumhurbaşkanlığı Kampanya Ofisi’nin yeni yönetim şemasını oluşturuyoruz. Adayımız içeride de olsa ofisimiz dışarıda, milletin hizmetinde olacak. Sorunları gören, nasıl çözüleceğini tarif eden, kimlerle çözeceğini tarif eden çok güçlü bir Cumhurbaşkanlığı Kampanya ve İletişim Ofisi’nin hazırlıkları konusunda önemli mesafe aldığımızı ve önümüzdeki günlerde bunu hayata geçireceğimizi, ilan edeceğimizi ifade etmek istiyorum.” “GENÇLERE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ” “Bir gün bile yatarı olmayan bir suçtan… Yani gelmiş, mitingi izlemiş, ‘Yürüyemezsin’ demişler yürümüş, ‘Gelmemelisin’ demişler gelmiş. Maalesef Milli Eğitim Bakanı büyük bir iftira atıyor, ‘Eli baltalılar’ diyor. Yani bu kadar büyük iftiracılık, bu kadar çocuklara gencecik çocuklara hakaretle iftira olmaz. Herkes biliyor ki örneğin bu çocuklardan, bu gençlerden 55 tanesi ‘Salıveriliyorsunuz’ denilip bir telefonla tutuklandı. Bir çoğunu ev hapsi veriliyordu bir gelen telefonla tutuklandı. Hakimin karşısında bir tek soruya cevap verdiler. İsmi okundu, tutuklandı ismi okundu, tutuklandı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa muhalefetten daha önce cezası olmayan kişinin bir gün yatarı yok. Burada tutuldukları her gün işkencedir, ailelerine ve kendilerine boşu boşuna ıstıraptır. Gördükleri kötü muamele, ters kelepçe ve susuz bırakma, aç bırakma geçmişte, buraya gelene kadar, hepsi yıldırmak içindir. Ne aileleri yılmıştır ne çocuklar yılmıştır. Ama yapılan büyük haksızlıktır. O yüzden dün 100 binlerin bağırdığı gibi buradan bir kez daha gençlere özgürlük istiyoruz. Sınavlarına girmelerini talep ediyoruz. Bu konuda milletvekillerimizden oluşan bir heyet de ilgili görüşmeleri yapmak üzere bir kez daha inisiyatif alacaklar. Bu konuyu artık bir gün bile yatarı olmayan ve asla eline bir taş almamış, bir sopa almamış, ne baltası ya? Yalancı adam, utanmaz adam, ne baltası? Sadece gösterilere katılmış ve evine gitmiş kişileri yüz tarama sistemiyle evlerden topluyorlar. Sonra da ‘Onlar eli baltalı.’ Eli baltalı kimse yoktu. Öğrencilerden bir tanesinin elinde bırak baltayı, çubuk yoktu. Çubuk yoktu. Hepimiz bunları biliyoruz. Yıldırmak için yapılan işler bunlar. İfade etmek istiyorum.” “BUNLARDAN SİZİ KURTARMAK BU MİLLETİN EVLATLARININ BİRİNCİ GÖREVDİR” “Bugün Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 180’inci yılı. Bizim polisimiz, bu milletin evlatları, vicdanlı evlatlara sonuçta bunlar devletin polisi, cuntanın polisi değil. Kanunsuz emirler verildi, bunu ifade ettik daha önce de. Mutlaka ve mutlaka bunun için yazılı isteyin. Yazılı emir verenler ise hesabını verecekler. Yoksa onlar kenara çekilecekler, suçu polisin üzerine atacaklar. Ben bir kez daha hem gençlerimizi kucaklıyorum hem de kanunsuz emirlere muhatap olan, kendisine bir gün bile, bir saat bile fazla mesai verilmeyen, kaskını yastık yapıp yatan, aç bırakılan, kuru kumanyalarla zor günler yaşayan polisimize diyorum ki, ‘Biz bu iktidarı değiştireceğiz, bir daha sizi milletin evlatları ile karşı karşıya dikmeyeceğiz. Ne emeğinizi sömüreceğiz ne size suç işleteceğiz. Size suç işleten, kanunsuz emir veren ve size eziyet eden bunlardan sizi kurtarmak da bu milletin evlatlarının birinci görevidir.’” “KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEDE SAMİMİ DEĞİLLER” “Son sözüm şu, bugün önemli, kamuoyunun büyük önem atfettiği bir görüşme yapılacak. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt meselesindeki duruşu ve yıllardır çok nettir, çok bellidir, çok tutarlıdır. Biz bir kere Kürt meselesi diye bir meselenin var olduğuna inanıyoruz. Niye? Kürtler ‘Sorunum var’ diyorsa vardır. Çözmek hepimize düşer. Bu, ‘Yoktur’ deyip de görmezden gelinmez. ‘Terörsüz Türkiye’ diyorlar. Biz terörü de kınıyoruz, terörsüz Türkiye’yi de destekliyoruz. Terörsüz Türkiye demokratik açılımlarla mümkündür. Bunlar için doğru zemin Meclis’tir. Bu sorunun çözümü için Meclis zemininde şeffaf, kimseyi dışlamayan, başta şehit aileleri ve gazilerimizin duygularını yok saymayan, onların da fikirlerini alan, tüm mağdurları kapsayan bir süreç için mecliste olmayı çok önemsiyoruz. Bakın büyük bir çelişki yaşıyoruz. Şimdi arkamdaki cezaevinde biri yatıyor, onu içeri kimin attırdığını da herkes biliyor. Soru şu, batıdaki Kürtlere, batıda seçim kazanamayacakları halde DEM Partisi’nin, batıdaki Kürtlere belediye meclislerinde görev teklif etmek suretiyle onlara şehrin yönetiminde söz sahibi kılmak suçu… Bunu terör suçu kabul ediyor, Ekrem Başkanı bununla nasıl suçluyor. Bununla suçlanan birisi içeride yatıyor, ‘Kürtler belediye meclis üyesi olursa bu terör faaliyetidir’ diyen birisi, onu içeri attıran birisi de bugünkü güya Kürt meselesinin, ona ‘Kürt meselesi de yok’ diyor artık ve terörsüz Türkiye yaratacakmış. Terörsüz Türkiye’yi de Kürt meselesinde kökten çözmeyi de bütün Kürtlere eşit vatandaş yapmayı, bu devleti onlara ait hissettirmeyi de başaracak anlayış buradadır. Bu anlayışın Cumhurbaşkanı adayı şimdi içerde. Bu sorunu Kürtlerin güvendiği biz çözeriz. Bu sorunu, Kürtleri ikinci sınıf vatandaş gören, belediye meclislerine bile layık görmeyen ve Kürtleri, ‘Kürt eşittir sorun’, ‘Kürt eşittir terör’ diye gören anlayış çözemez. Ancak biz Meclis zemininde atılacak her türlü şeffaf, barışçıl çözüme yönelik adımı da desteklemeye hazırız. Ama Meclis’i yok sayıp da Kürtleri yok sayıp da sorunu yok sayıp da ipe un serip de buyurganlıkla laf edenlerin bu sorunu çözmede samimi olmadıklarını, bir kez daha başarısızlığa da hiçbirimizin tahammülü olmadığını ifade etmek isterim.” “KUVVETLİ BİR TEMSİLLE EKREM BAŞKAN’IN YANINDA OLACAĞIZ” Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, basın mensuplarının Cuma günkü duruşmaya katılıp katılmayacağını sorması üzerine, “İstanbul örgütümüz ve Trakya örgütlerimiz burada olacak. Biz Ekrem Başkan’la bugün uzun değerlendirmelerimizi yaptık. Yarınki Çağlayan Adliyesi’ndeki Akın Gürlek’in meselesiyle ilgili bir ifade kısmıdır. Bu süreçle ilgili bir mahkeme değildir. Ben yarın kendi programım dahilinde Ankara’da olacağım. Ancak genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz çok kuvvetli bir temsille Ekrem Başkanımızın buradaki ifadesi sırasında yanında olacaklar” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Nefes'e Konuştu: "Erdoğan Saldırmaya, Biz De Direnmeye Devam Ediyoruz" Haber

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Nefes'e Konuştu: "Erdoğan Saldırmaya, Biz De Direnmeye Devam Ediyoruz"

CHP lideri Özgür Özel, yeniden genel başkan seçildikten sonra ilk röportajını NEFES’e verdi. Ankara Temsilcimiz Deniz Zeyrek, Ankara Haber Müdürümüz Mahmut Aydın ve Ankara Temsilci Yardımcımız Tarık Işık’ı CHP Genel Merkezi’nde kabul etti. Sohbetimize Kurultay sürprizi Berkay’ın PM üyeliğini sorarak başladık. Şu yanıtı verdi: “Berkay’ın o sözü söylediği gün ben de Ekrem Bey’in otobüsündeydim. Ekrem Bey ‘dur dur şu çocuk koşuyor. Her şey çok güzel olacak diyor’ dedi. Berkay’ın sloganı oradan çıktı. Berkay ile Ekrem Başkan’ın aralarındaki hukuka tanıklığım var. İkisine de sürpriz yaptım. Haberleri yoktu. Berkay’ı cezaevinde ziyaret ettiğimde ‘gençlerin bize bakışı nasıl’ dedim. Dedi ki ‘Özgür Abi, sen bize sahip çıkıyorsun ya Maltepe’de bizden bahsedince koğuşta 46 kişiyiz. Dört beş defa ayağa kalkıp alkışladık...’ O görüşmede PM’ye düşünebiliriz dedim. Siyasi yasak meselesine gelince: Berkay bir slogan buldu. İptal seçimin de Saraçhane’nin de son kazanılan seçimin de ilham kaynağı oldu. Mahkemede herhangi bir ceza almayacağını düşünüyorum ama Ekrem Başkan kadar Berkay’dan da korktukları anlaşılıyor.” TEBLİGAT İÇİN PARTİNİN ÖNÜNE GELDİLER Özgür Özel’e bu köşede daha önce yazdığım “iki kayyum planı”nı da sordum. Özel, İstanbul Barosu’nu da ekleyerek “Biz o kara haftada üç kayyum bekliyorduk” dedi. Erdoğan’ın uzun süredir bazı tespit ve kabullerle hareket ettiğini belirten Özel şu mesajları verdi: “Biri CHP’nin içini karıştırmak. Zaman zaman CHP’nin içine dönük mesajlar veriyor. Bizim Sayın Genel Başkanla (Kemal Kılıçdaroğlu) ilişkimiz üzerinden bizi birbirimize düşürmeye çalıştı. Beni istemediğim bir alana çekmeye çalıştı. Bu oyuna gelmedik. Sonra şaibeli kurultay söylemleriyle CHP’yi bu tartışmaya çekmeye çalıştı. Erdoğan’ın oyununa gelmiyorduk. Öyle bir noktaya geldik ki bir kanıt bulamıyorlar. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının titiz çalışmasını da önemli buluyorum. Bu sefer Erdoğan baktı ki hukuken sonuç alamayacak aynı MHP meselesinde olduğu gibi bir ilçe asliye hukuk mahkemesinden kayyum kararı alınıp talimatın da CHP’ye cuma akşamı 16:59’da tebliğ edilmesi kararlaştırılmış. Bazı illerin valileri ‘il başkanlarımıza Pazar günü size o seçimi yaptırmayacağız’ demişler. Biz de olağanüstü kurultay başvurusunu gizli yapıp, ret cevabı almayacağımız bir salon ayarladık. Tebligat için partinin karşısındaki kafelere kadar gelmişler.” KAFA KAFAYA TOKUŞUYORUZ Erdoğan’ın saldırmaya kendilerinin de direnmeye devam ettiklerini anlatan Özel, mücadele şekillerini “Kafa kafaya tokuşuyoruz” sözleriyle anlattı. Erdoğan’ın elindeki devlet imkanlarıyla devlet gücüyle saldırdığını söyleyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz de milletten aldığımız güçle, üyelerimizin dinamizmiyle CHP’yle dayanışanlarla gençlerden aldığımız enerjiyle karşı çıkıyoruz. Onun elinde sınırsız devlet imkanları var, bizim de elimizde gençlerin ve kitlenin sınırsız direnme gücü var. Biz direnmeye devam edeceğiz.” ŞİKAYET DEĞİL GERÇEĞİ ANLATIYORUZ İl ve ilçe mitinglerine başladıklarını anlatan Özel şunları söyledi: “AK Parti’nin dayattığı vasatı reddediyoruz. - Mesela, ‘Türkiye’yi dışarıya şikayet ediyorlar’ klişesini kesinlikle reddediyoruz. Bu bir demokrasi sorunu sandığı yok sayan bir mesele. Bir iftirayla karşı karşıyız. Gizli tanıklar üzerinden Gülen dönemini aratmayacak saldırılar var. Bunları Avrupa’ya dünyaya anlatmak şikayet etmek değil. - Mesela, bütün bakanlar tazminat davası açıyor. Bizim tanımlamalarımıza bütün bakanların birden yanıt vermesinden son derece memnunum. Gündemi ele aldık. Boykotta da öyle oldu. Bizim duyuramadığımız yerlere onlar duyurdu. Biz bizi görmeyen medyayı ve onların şirketleri boykot ediyoruz. İki istisna var: Biri ETS diğeri EspressoLAB. 450 bin kişilik mitingde boykottan söz ederken gençler hep beraber “EspressoLab” diye bağırmaya başladılar. Başta anlamadım ne dediklerini. Ekrem Bey’in oğlu “EspressoLAB diyorlar” dedi. Sebebi de bütün vakıf üniversitelerinde küçük mütevazı kahvecilerin kapatılarak yerine EspressoLAB açılmasıymış. “Çöktünüz” diye zaten boykot ediyorlarmış. Eski kahvecide 60 lira olan kahve bunlar gelince 140 lira oluyormuş. ETS tur konusunda da kamuoyundan çok talep geldi.” TRUMP KONUSUNDA UTANIYORUM Yandaş medyanın ve iktidarın Trump’ın Erdoğan’la ilgili sözlerinden memnun olduğuna dikkat çeken Özel şu yorumu yaptı: “Büyük bir akıl tutulması var. Trump Erdoğan’ı övmemiş. Hem dalga geçmiş hem tehdit etmiş. Bir defa Rahip Brunson’u anımsatıyor. Erdoğan’ın ‘O papazı vermeden bu papazı alamazsın’ dediği Brunson bir telefonla verildi. ‘Aptal olma’ dediği mektup orada duruyor. Gazze meselesinde de bölgeyi ele geçirmek, BM kararını tanımamak, enerji kaynaklarını elinde tutmak planları var. Erdoğan bütün bunlara tek kelime etmiyor. Tersine ‘Trump bizi övdü’ diye bayram ediyorlar. Utanç verici bir durum. Onlar seviniyor, Türkiye Cumhurbaşkanı bu hallere düştü diye ben utanıyorum.” FİDAN’A YANIT: HADDİNİ BİLSİN SEKRETERLİĞE DEVAM ETSİN Özgür Özel kendisine “Artık haddini bil” diyen Hakan Fidan’a şu karşılığı verdi: “Bana bu rejimin çizdiği sınırı bilmiyorum ama son sandıkta milletin çizdiği sınır Türkiye’nin birinci partisinin lideri olduğumdur. AK Parti’nin içi de kafası da karışık Türkiye karışık dış ilişkiler karışık ama CHP’de tam bir bütünlük beraberlik hâkim. Delegenin verdiği yetki: Mücadeleye devam. Milletin verdiği yetki: Birinci partisin iktidara doğru yürü. Adayımızı çıkarmışız, sandığı istiyoruz ve yürüyoruz. Bir defa ben bu yetkileri hep seçilerek alıyorum. Hakan Fidan bir defa dışişleri sekreteri. Başkanlık rejimlerinde bakan demezler. Hakan Fidan da haddini bilsin. Bana yanıt yazan laf söyleyen Erdoğan’ın tüm sekreterleri atanmışlardır. Hakan Fidan sekreterliğe devam etsin biz bu ülkeye Dışişleri Bakanı kazandırmak için çalışıyoruz.” SORUMLULUK VE RİSK ALMAK GEREK Kriz dönemlerinde doğru ve cesur karar alma konusunda bir eksikleri olmadığına dikkat çeken Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanların yargı karşısında ve AK Parti’nin gözü dönmüş saldırıları karşısında kendilerini yalnız hissetmemelidirler. Bu dönemde Genel Başkana sorumluluk ve risk almak düşer. Kent Uzlaşısından soruşturuluyorlar. DEM Parti, parti meclisi kararıyla Kent Uzlaşısı diyor. Biz İstanbul ve Türkiye İttifakı diyoruz. Bunun sahibi benim. Hiçbir belediye başkanı bunu kendi kafasından yapmadı. Niye ben belediye başkanlarını suçlu halde bırakayım. Dönem liderin sakınılacağı dönem değil. Dönem herkesin partiyi sakınacağı bir dönem.” STRATEJİK AKLI OLSA BIRAKIR Özel “Ekrem İmamoğlu serbest bırakılır mı” sorumuza da şu yanıtı verdi: “AK Parti burada bir karar verecek. Ekonomiye kaybettiriyor. Kendine kaybettiriyor. Anket beklediklerini düşünüyorum. Anket firmaları AKP’nin zayıfladığını, CHP’nin ise gücünü arttırdığını söylüyor. Sahada AKP için çok olumsuz bir duygu var. Halkın bu sahiplenmesinin AK Parti’ye geri adım attıracağını düşünüyorum. Bir Cumhurbaşkanı adayının hapiste tutulması, hatta üç muhtemel rakibinin hapiste tutulması Erdoğan’ın ne Türkiye’ye ne dünyaya anlatabileceği bir şey değil. Onları içeride tutmak, seçimin yaklaştığı her gün biraz daha zorlaşacak. Yarın bugüne göre daha zor olacak.” 28 MİLYONLUK GENSORU CHP’nin erken seçim talebiyle ilgili çalışmalarını da anlatan Özel, Türkiye’deki seçmen sayısının yarısından bir fazlasıyla dünya tarihinin en büyük güvensizlik oylamasını yaptıklarına dikkat çekti. Özel Erdoğan’a “Gel, sandığı getir” diye seslendi. ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAYBETSE DE SİYASETEN KAZANIR Özel, ‘Tahliye bekliyor musunuz?’ sorumuzu şöyle yanıtladı: “İtiraz dilekçesi işlemde. Bunun siyasi bir karar olduğu açık. Hukuki olsa tutuklama olmazdı. Eğer Erdoğan da geleceğe dönük stratejik akıldan bir damla kaldıysa bu tutuklama meselesinden vazgeçerler. Bu iş Ekrem İmamoğlu’nu, CHP’yi büyüten, bütün muhalefeti birbirine kenetleyen ve otokrasi ile demokrasi arasında bir rekabete dönüştüren, ahlaki ve psikolojik üstünlükle ve çoğunluk enerjisinin muhalefette olduğu ortaya çıktı. Bunu görüyorsa o gün verdiği talimattan vazgeçer ve Ekrem Bey serbest kalır. Aynı gözü dönmüşlükle devam ederlerse Ekrem Bey özgürlüğünü kaybeder ama siyaseten hiçbir şey kaybetmez.”

2.2’lik mitingi görmediler! Boykot başladı Haber

2.2’lik mitingi görmediler! Boykot başladı

HaberTürk ve NTV’ye mitingi yayınlamaları için saat 15.00a kadar süre veren Özel, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Maltepe’de düzenlenen “İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi’nde” yaptığı konuşmada, 2.2 milyonluk mitingi yayınlamayan medya kurumlarına tepki gösterdi. “Göreni başımızın üstünde tutacağız, görmeyeni yerin dibine batıracağız” ifadesini kullanan Özel, “Sabırla bekledik. Bugğn sabah, erkenden arayarak şunu söylüyorlar: Mitingi vermeye korkuyoruz. İletişim Başkanlığı’ndan telefonlar alıyoruz. RTÜK’le tehdit ediliyoruz. BVakın bu meydan şöyle bir karar veriyor. Eğer biz TRT’de CNN’de TGRT’de, a Haber’de, Beyaz TV’de, Türkiye’de, Sabah gazetesinde, Akşam’da Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız” ifadelerini kullandı. SAAT 15.00'A KADAR SÜRE VERDİ! “Reklam veren hesabını kitabını bu meydana göre yap” ifadesini kullanan Özel, “Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bugüne kadar yapma dediler, hadi bakayım o NTV nerede o NTV? Göreyim onu ne yayınlıyor? Hava durumu veriyor. Saat 14.56, 15.00’da bunun firmalarını ilan edeceğim. Bu meydanı görmeyene gücünü göstereceğim.Son dört dakika! Son dört dakika! Bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın, %70 izleyici benden olacak, saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan! Hadi oradan!” açıklamasında bulundu. NTV MİTİNGİ YİNE DE GÖRMEDİ Özel’in açıklamasının ardından NTV, mitingi yayınlamadı. HaberTürk ise yayın akışını keserek Maltepe mitingini yayınladı. Özel, bunun üzerine alandan "Şimdi vakit doldu. Habertürk ve NTV yayında yoktu. Habertürk yayına geçti. Geldi geldi, Habertürk var, biliyorum, yeni geldi. Şimdi NTV inat ediyor. Dünya tarihinde bir ilk, canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek üzere buradayız. Bu akşamdan itibaren, bu dakikadan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV'yi izlemiyoruz. NTV'de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz." ifadelerini kullandı. BOYKOT LİSTESİNİ AÇIKLADI! CHP lideri konuşmasının devamında, “Gençler, şunu hatırlayalım. Biz medyayla bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için, hepimizin yanan yüreği için istifa etmediği için ETS Tur'a, turizm bakanının şirketi ETS Tur'a boykot yapıyoruz.” ifadelerini kaydederken “Geliyor, geliyor. NTV son iki dakikasını bekliyor, bekleyin. İhlas Ev Aletleri, geçen gün otobüsün üzerindeki masum kardeşimizi DHKP-C'li gösteren Türkiye gazetesi var ya, ona kızdınız mı? O zaman İhlas Ev Aletleri'nden ve İhlas Pazarlama'dan çıkarın hırsınızı. Çıkarın hırsınızı.” dedi. “Gençler, DR'a gidiyor musunuz? O DR var ya o DR , bütün yalanları atanların, iftiraciların, bu meydana düşmanlık yapanların firmasıdır. Ona gücünüzü gösterecek misiniz? Bir de, bir de koca bir yalan var. O da çıkıyor diyor ki... Habertürk yayına geçmiş, bir alkışlayalım, böyle olur. Bravo Habertürk!” ifadelerini kullanan Özel, “Habertürk meydanı gördü, boykotun ucundan döndü. Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, tabii bu Demirören'i özellikle çıkmayan Milli Piyango'sundan, Sayısal Loto'sundan, toto'sundan, misli.com'dan, iddaa.com'dan, Demirören'den uzak duruyoruz arkadaşlar, tamamından.” sözlerini sarf etti. “Bu meydanın gücünü görüyor musunuz?” sorusunu yönelten Özel, “Burada bir koca yalan var, o da şu, güya biz elektrikli otomobil Togg'a boykot yapıyormuşuz, yerli ve milli değilmişiz. Togg'a boykot da yapmıyorum, Togg'u destekliyoruz. Bizim bu ülkenin değerleriyle değil bu ülkenin hırsızlarıyla sorunumuz var, hırsızlarıyla” ifadelerini kaydetti. “BİZ BUNLARI AFFETTİK ÖZGÜR ABİ DERLERSE” Özgür Özel, konuşmasının devamında, “Bir konuya, bir konuya açıklık getirelim. Bu firmalar içinde... Bu firmaların içinde Espressolab diye bir firma var. Gençler, bunların aslında bir yayınla bir bağları yok ama gençlerin bu firmayla sorunu var. Öğrendiğimi söyleyeyim, başta vakıf üniversitelerinde, bütün üniversitelerde küçük küçük kafeleri ele geçirip yerine zincir kurup çok pahalıya kahve satarlarmış. Bu yüzden, ben bu yüzden gençler Saraçhane'de bu, bu isyanı aşağıdan yukarıya duyurdular ve boykot deyince hep beraber bu firmanın adını bağırdılar.” açıklamasında bulundu. “Bunun televizyonu falan olduğundan değil ama bağlantılarından ve imtiyazla bütün yeri ele geçirdiğinden. Dün bize ulaşmaya çalıştılar, dedikleri şu: "Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım." Onlara cevabımız şu, yolladım. Nereye yolladım?” ifadelerini kullanan Özel, “Gençlere. Eğer üniversite kampüslerindeki gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, öğrencileri mesela Espresso Lab'ları öğrencilere kantin olarak verirse, öğrenciler bana "Biz bunları affettik Özgür Abi." derse o zaman gelirsin yanıma dedim. Git öğrencilerin yanına.” dedi.

Özgür Özel 2 milyon kişiye seslendi! "Başımızdakiler cunta pozisyonundadır" Haber

Özgür Özel 2 milyon kişiye seslendi! "Başımızdakiler cunta pozisyonundadır"

İstanbul Maltepe’de düzenlenen “Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi”nde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hükümeti sert sözlerle eleştirdi, erken seçim çağrısı yaptı. Mitingde 2.2 milyon kişiye seslenen Özel, AKP Lider ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eleştirilerini sertleştirirken, imza kampanyası ve boykot çağrısıyla mücadeleyi büyütme mesajı verdi. Özel, “Bayram arefesinde, tatil bahanesiyle bu meydan boş kalır dediler. Ama bu eylem bir tarihi dönüm noktasıdır” diyerek iktidarın yasaklarına ve baskılarına rağmen meydanların dolduğunu vurguladı. Özel, Saraçhane’den Maltepe’ye uzanan süreci “demokrasi devrimi” olarak niteledi. "CUNDA İKTİDARDIR" 19 Mart’ta İmamoğlu'nun gözaltına alınması ile başlayan süreci “sivil darbe girişimi” olarak nitelendiren Özel, “Bu, Erdoğan’ın halefine darbe yaptığı en ciddi girişimdi. Bu darbecileri siz püskürttünüz” dedi. “Başımızdaki cunta hâlâ iktidardadır” sözleriyle hükümeti açıkça hedef aldı. “Ekrem İmamoğlu’nun suçsuzluğuna kendi namusum kadar kefilim” Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını siyasi bir operasyon olarak tanımlayan Özel, “Kumpas dosyasında her yalan var ama hukuk yok” dedi. MASAK raporunun tutarsızlıklarla dolu olduğunu belirten Özel, “Ekrem Başkan’ın temizliğine kendi namusum kadar kefilim” ifadelerini kullandı. “Eğer seçim yoksa, o zaman seçim var” diyen Özel, erken seçim talebini açıkça dile getirdi. “Erken seçimin adayı da Ekrem olur” diyerek hem meydan hem sandık çağrısı yaptı: “Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.”"BU KAMPANYA ERDOĞAN'A GÜVENSİZLİK OYU OLACAK" CHP lideri, 30 Mart itibarıyla tüm yurtta bir imza kampanyası başlatacaklarını duyurdu: “Erken seçim ve Ekrem İmamoğlu’nun özgürlüğü için Türkiye’nin dört bir yanında imzalar toplayacağız. Bu kampanya, Erdoğan’a güvensizlik oyu olacak.” BOYKOTU GENİŞLETTİ Konuşmasında medyaya geniş yer ayıran Özel, özellikle TRT, NTV, A Haber, CNN Türk gibi kanalları hedef aldı. Özel, "TRT, CNN Türk, A Haber, TGRT, Beyaz TV, Demirören ve Turkuvaz medyalarını bir daha açmıyoruz" dedi. Bu medya kuruluşlarına reklam veren firmaları da hedef aldı: "Eğer bu kanallarda ve gazetelerde reklamınızı görürsek, o ürünü almayacağız. Hesabınızı bu meydana göre yapın." Özel, NTV’yi eleştirerek, canlı yayına geçmediği için boykot listesine aldıklarını söyledi. Doğuş Grubu bünyesindeki Star TV, Kral FM, Günaydın Restoran, Nusret ve Volkswagen gibi markaların da bu boykot kapsamına dahil olduğunu açıkladı. Özel, “Bu NTV’deki tutum sürdükçe Doğuş Grubu’nun sattığı arabaları almayacağız. Belediyelere ve tüm şirketlere çağrımdır: Bu meydanı görmeyen yerin dibine gömülecektir” dedi. MEHMET ŞİMŞEK'İ ELEŞTİRDİ 3 günde 25 milyar doların buharlaştığını söyleyen Özel, “Bu darbeyi MASAK raporlarıyla planlayan Mehmet Şimşek de bu darbenin ortağıdır” dedi. “Ekonomiyi çökerterek bedelini halka ödetiyorlar” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşması şöyle: Silivri Cezaevi'ne, Edirne'ye, Sincan'a, Kandıra'ya, bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan Cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere, öğrencilere merhaba! Biraz önce sahneyi selamlarken Kıbrıs'tan minicik, bir buçuk yaşında bir kız, tanırım adı Akdeniz. Akdeniz'in geleceği için, Akdenizler bizim olsun diye, Akdeniz'in geleceği Türkiye'de olsun diye, Türkiye'nin yüzü Akdeniz'in yüzü hiç solmasın, onlar hiç ağlamasın, çocuklar gülsün, gençler geleceğini Türkiye'de düşünsün diye bu meydanı dolduran, bu tarihi toplantıya katılan, buraya miting değil eylem yapmaya gelen milyonlar, hepinize merhaba! Dediler ki, "Bayramın arefesi ve sivil darbenin, darbe girişiminden sonraki ilk tatil günü. Herkes memleketine gidebilir, parası olsa tatile gidebilir. Bugün bu meydana gelip toplanmak, burada buluşmak, böyle bir iradeyi ortaya koymak, bu fikri ilk ortaya attığımızda yanlış zaman, yanlış mekan, o meydan boş kalır, bu büyük mücadele tökezler, bu büyük mücadele aksar"... Ama Silivri'de yatan arkadaşlarımız da, bizler de 19 Mart'ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, 3 kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane'ye, Şehzadebaşı'na, tarihi yarımadaya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup, bizi orada yalnız, İstanbul'un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150.000, ikinci gece 220.000, üçüncü gece 500.000 ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane'ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler: Biz artık endişeyi, korkuyu ve yorgunluğu evde bıraktık, sokaklardayız, meydanlardayız! Bugün İstanbul'da sadece burada Maltepe'de bir miting yok. İstanbul'da bugün bütün metro istasyonlarında, bütün Marmaray duraklarında, istasyonlarında, bütün iskelelerde mitingler var. Gelen Marmaray dolu, buraya geliyor 2000 kişi istasyonda zıplıyor. İstasyonda 2000 öğrenci protesto yapıyor. İskeleler dolu, yollar dolu. Ben buraya gelirken yürüyerek gelen, 10 kilometre ilerden yürüyerek gelen, yetişemeyeceğini bildiği halde koşa koşa gelen on binleri gördüm. Ayaklarına sağlık, yüreklerine sağlık. Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz. Türkiye'nin geleceğine el koyuyor, bu darbecilere direniyor, demokrasiyi ve geleceğimizi savunuyorsunuz. 19 Mart günü yurt dışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planı hayata geçirildi. Milletin aldığı yetkiyi kötüye kullanarak Türkiye'ye ihanet eden bir avuç insanın darbe girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu darbe milletin gözünden ve gönlünden düşmüş bir avuç insanın bu ülkenin gelecek umuduna, gelecek iktidarına, bundan sonraki cumhurbaşkanına karşı giriştiği, onu siyasetten uzaklaştırma, yeneceği, kendisini yeneceğini bildiği rakibini siyasetten yasaklama ve sandıkla geldiği halde sandıkla gitmeme ve bu hayalini artık hayata geçirmek için demokrasiyi araç gören, sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, kendinden sonraki cumhurbaşkanını engellemek için halefine darbe yapan ve halef selef cumhurbaşkanları değil Selefi bir anlayıştaki gibi demokrasiyi rafa kaldırıp bundan sonra ölene kadar o koltuğu bırakmak istemeyen birinin ilk denemesiydi, en ciddi denemesiydi. Bunu milyonlar püskürttü, siz püskürttünüz. Darbecileri siz yendiniz, onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz! Hatırlayalım, millet 31 Mart'ta Türkiye'de iktidar değişim sürecini başlattı. AK Parti 22 yıl sonra ilk kez yenildi. Cumhuriyet Halk Partisi 47 yıl sonra ilk kez Türkiye'nin birinci partisi oldu. Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü'nde bir kez, İstanbul'da ise tam 3 kez Erdoğan'ı ve karşısına çıkardığı adayları yendi. Ama bakanları, ama meclis başkanlarını, ama başbakanları yendi. Yerel seçimlerden sonra biz bu süreci bir zafer, içinde bulunduğumuz ruh halini bir kibir ve bundan sonraki süreci kazanmanın tadını çıkaracağımız bir süreç değil bir görev olarak gördük. Dedik ki Türkiye'de cumhuriyeti 100 yıl önce kuran anlayışın cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeniden demokrasiyi kurması, hukuk devletini inşa etmesi, yokluğu yoksulluğu, işsizliği bitirmesi, eşitsizlikleri ortadan kaldırması için hepimizin ortak bir görevi var. Belediyelerde çok çalışacağız, örgütümüzle birlikte uyum içinde olacağız ve bunu sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir başarısı olarak değil Türkiye İttifakı'nın, bize bu iktidardan kurtulmak için oy vermiş olan muhalefetten tüm seçmenlerin, en sağdan en sola kadar bizi bu iktidarla siz mücadele edebilirsiniz diyerek sandıkta destekleyen bütün demokratların güvenini hak etmeye, ona uygun çalışmaya karar verdik. 6 ay boyunca belediye başkanlarımız ve başta Ekrem Başkanımız inanılmaz bir mücadeleyi büyük bir özenle ve büyük bir öz güvenle sürdürdü. Bu iktidar sadece seçimi kazanabilmek için, tüketici güven endeksini bir noktada tutabilmek için öyle şeyler yapmıştı ki 128 milyar dolarımızı yakmış, dolar yükselmesin diye olmadık işler yapmış, hepimizi borçlandırmış, bütün dünya enflasyonu, faizi doğru kullanarak dizginlerken bu güya bu işe ideolojik, inançsal, nasıl yaklaşmış? Enflasyonun sebep değil sonuç olduğunu, bununla mücadele için faizin asla artmayacağını söylemiş. Esas faiz bir sebep sonuç değil sebeptir demiş ve bunun üzerine verdiği talimatlarla bütün dünya yükselmekte olan enflasyonu düşürürken o azdırmış Hepimizi yoksullaştırmış, yaptığı, aldığı sözde tedbirlerle yoksuldan almış zengine vermiş, tarihin en büyük kaynak transferini sizin, emeklinin, emekçinin, dar gelirlinin, esnafın, memurun, eski orta direğin aleyhine zenginlerin lehine gerçekleştirmiş ve iktidarını her türlü hile, manipülasyon, dezenformasyonla sürdürmeyi başardığı bir seçimden sonra artık acı reçeteden, kemer sıkmaktan, maaşlara zam yapmamaktan, yılda dört kez zam vereceğim dediği asgari ücreti bir yıl boyunca bir kuruş artırmamaktan, emekliyi, işçiyi sefalete sürünmekten çekinmemiş durumdaydı. Hal böyle olunca iş belediye başkanlarımıza düştü. Sosyal projelere düştü, sosyal yardımlara, sosyal belediyeciliğe düştü. Onun yoksun bıraktıklarının sofrasına eti de, sütü de, çocuğunun çantasına beslenmesini de, okulda akan ücretsiz su sebiliyle mataraya suyunu da, yeni doğmuş bebeği için hoş geldin bebek paketini de, anne kart uygulamasını da Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yaptı. Biz milletten aldığımız, biz milletten aldığımız yetkiyi kimseyle didişmeden, takışmadan, kutuplaşmadan, o ağzı kötü, zihni kötü her fırsatta hakaretler yağdıran dile teslim olmadan, onlara uymadan hem 31 Mart seçimini hem de devamını götürüp AK Parti'nin, MHP'nin kıymetli ancak birileri tarafından oyları kendinde tapulu gördüğü, hor gördüğü seçmenleriyle ilişki kurduk. Cumhuriyet Halk Partisi'nin, İmamoğlu'nun halkçı belediyeciliği 6 ay sonraki ölçümlerde %48'lik bir oy oranından, memnuniyet oranından %58'lere tırmandı. Ekrem İmamoğlu Recep Tayyip Erdoğan karşısında aday olduğu takdirde şüphesiz, tartışmasız açık farkla kazanacak isim olarak ortaya çıktı. Bu süreçte biz bu sonuçları memnuniyetle takip ederken birilerinin bu sonuçlardan kimyası bozuldu ve hepinizin gözü önünde talimatı verdiler. Dediler ki silkeleyin. CHP'li belediyeleri madden, manen ve hukuken silkeleme yarışına giriştiler, hadsizliğine giriştiler. Biz o aşamada bunların yaptığımız sosyal yardımları engellemek, protein, süt yardımını kesmek, çocuğun beslenme çantasına saldırmak, kent lokantalarını kapatmak, kreşleri kapatmak, öğrenci yurtlarını, burslarını durdurmak niyetine girdiklerini görünce teslim olmadık. Meydan okuduk ve dedik ki eğer bu vakitten sonra emekliye bunu yapıyorsan, asgari ücretliye bunu yapıyorsan, öğrenciye bunu yapıyorsan, dar gelirliye bunu yapıyorsan, seçim yoksa bundan sonra seçim var dedik. Erken seçimin adayı da Ekrem olur, sandıklar kurulur, aday belirlenir dedik. Biz Türkiye'nin geleceğini, iyiliğini beklerken birileri kötülüğe iyice karar vermiş ve buraya talimatlı aparatlarını çoktan göndermişti. Geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen, Tayyip Bey'in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotin'i Tayyip Bey ödüllendirerek bakan yardımcısı yapmıştı. O gün kendi deyimiyle, kendi deyimiyle bakan yardımcılığı siyasi bir pozisyondu ve bu siyasi pozisyondan bir daha kanunlarımıza göre savcılar, hakimler, milletvekili aday adayı bile olsalar göreve dönemezdi ama o seyyar giyotin'i İstanbul'da görevlendirdi. Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane tutup onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp, içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramamaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı. Hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki, bir gün tepki göstermek gereken bir şey yaparsam, sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar, tutuklandılar. Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, biz adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye'ye ilan ettik. Önce meydanlara indik, ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan'ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp, iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp sabahın köründe, şafak vaktinde Ekrem Başkanımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip onu, İstanbul'un seçilmişini gözaltına alıp 4 gün tuttular. İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler sinip evde oturacaklardı ya da tarihin bu kırılma noktasında dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı. İşgal yıllarında İstanbul işgal altındayken kim ilk ayağa kalktıysa Darülfünun öğrencileri, İstanbul Üniversitesi önüne çekilen barikatı yıktı attı ve ilk yola onlar çıktı. İstanbul Üniversitesi'nin öncü sesine o dönemin devrimcisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul'daki diğer üniversiteler, Boğaziçi'nin büyük mücadelesi eklendi. Yıldız eklendi, tüm üniversiteler eklendi. O gün 5 günlük verilen yasak, toplanma yasağına karşı bizler sivil darbenin, Tayyip Erdoğan'ın, saray darbesinin karşısında direnmek için sizleri, hepinizi yürüyerek, gerekirse yalınayak Saraçhane'ye yani İstanbullunun Ekrem Başkan'a emanet ettiği sembol mekana davet ettik. O gece İstanbul'un dört bir yanından hiçbir araç olmadan yürüyerek, elleriyle, yürekleriyle gelerek önlerine çekilen barikatı kimseye zarar vermeden devirip geçerek Saraçhane'ye toplanan yüz binler Türkiye'nin geleceğine, İstanbul'un geleceğine, gelecek cumhurbaşkanımıza ve iktidarımıza sahip çıktılar. Hepinizi ayrı ayrı kutluyorum. Bu süreçte her gece, her gece biz çoğaldıkça, her gece biraz daha kalabalık oldukça, ODTÜ Ankara'da yürüyüp Ankara ODTÜ'ye yürüdükçe, bu sese Türkiye'nin 81 ili, 973 ilçesi eklenince ve artık her gece on milyonlar demokrasiye sahip çıkınca hesap yapanlar, hesap kuranlar, rakibini saf dışı edip, İstanbul Barosu'na kayyum atayıp, Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyum atayıp, İBB'ye kayyum atayıp, dikensiz gül bahçesi, korkmadığı rakipler, takatsız partiler, sinmiş yapılar bekleyenler meydanlardaki on milyonları görünce gözüne ışık tutulmuş tavşana döndüler. Ne yasakları işledi, ne tehditleri işledi ne de bundan sonra mücadelemizi kıracak bir şekilde yaptıkları hesaplar tuttu. Oyunları bozanlara, hepinize, on milyonlara teşekkür ediyorum. On milyonlara. Ve 19 Mart darbe girişimini tam olarak tarih önünde mahkum eden ise bizim 23 Mart'ta üyelerimizi sandık başına davet etmişken, üyeler gelip oy kullanacakken, o güne isabet ettirerek tutuklama yapanlara karşı sandıkların yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarına, o 23 Mart sabahı yataklarından kalkanlar elini yüzünü yıkayıp devrim yapmaya gidiyorlardı. 15,5 milyon kişi Türkiye'nin dört bir yanında kalktılar, geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler. 15,5 milyon kişinin Türkiye'de oluşturduğu o kuyruklar, o iki elinde bastonuyla merdivenleri tırmanan annem, 3 aylık bebeğini karnında taşıyan, karnında cinsiyeti belli olmayan çocuğunun geleceğini demokratik devrimde arayan anne, gençler, işçiler, emekçiler, emekliler, köylüler hep beraber sandıklara koştular, demokrasiye sahip çıktılar. Tek adama hayır, diktaya hayır, millet biziz, bizim dediğimiz olur, biz kazanacağız dediler. Biz kazanacağız dediler. Şimdi o on milyonlar artık eve girmez. Diyorlar ki sokağa çağırıyorsunuz. Eğer, eğer birileri bindikleri demokrasi treninden iniyorlarsa, eğer birileri kendilerini getiren sandığı meşru görüp götürecek sandığa direniyorlarsa, rakiplerine yasak getirmek için iftiraya kalkışıyorlarsa, iftiraya kalkışıyorlarsa ve eğer birileri demokrasiyi araç görüp esas bir tek adam rejimine, hayallerindeki saltanata, hilafete doğru yürümeye kalkıyorlarsa bunlara karşı demokrasiyi savunmak haktır ve bu mücadelenin yeri sokaktır. Buradan sonra klasik hiçbir ezbere teslim olmayacağız. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Bakın, yasak dediniz, milyonlar her gece toplandılar. Sandığı yasakladınız, 15,5 milyon kişi gittiler. Hep birlikte bir şeye sahip çıkıyorlar. Bunlar sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil, bunlar senin zulmünden yılmış on milyonlar ve diyorlar ki millet benim, ben milli iradeyim, adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Yaşadığımız süreç, 19'undaki darbe girişiminin 7 gün boyunca Saraçhane'de gece mitingleriyle, 23'ünde sandık başında tüm Türkiye'de 15,5 milyon kişiyle ve bugün Maltepe'de daha önce yine bize ait olan rekoru hep birlikte kırmamız ve tarihin en büyük buluşmasını burada gerçekleştirmemizle birlikte geriye püskürtülmüştür. Ancak darbeciler halihazırda bizim irademize, gelecek hayalimize, cumhurbaşkanı adayımıza darbe girişiminde bulunanlar halihazırda iktidarda oldukları için şu an başımızdaki cunta pozisyonundadırlar. Halk desteği, kamuoyu desteği hatta devletin içinde destekleri gitgide erimiştir. Başımızdaki cunta darbe girişimine birtakım ufak tefek yerlerden devam etmeye çalışmakta. Örneğin Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan, oranın penceresinden demokrasiye kurşun atmaktadır. Kapatma kararı verilen Sözcü TV ile çeşitli cezalarla lisans iptaline niyetlenilen Halk TV ile, Tele1 ile, Fox TV ile bu meydanları gören, bu meydanlarla konuşan, milletin sesini milletten esirgemeyenlerle dayanışma içinde olacağız ve özgür basına, cesur basına kuvvetli destek alkışlarınızı yolluyoruz. İstanbullular sizin iki seçimde üç kez seçtiğiniz Ekrem Başkanımızı yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir delil, hiçbir kanıt yok. Yolsuzluk, terör gibi boş laflarla bikemedikleri bileği savcılara, hakimlere kırdırmaya çalışıyorlar. Kumpas dosyasında her yalan var ama hukuk yok. Bir MASAK raporunu aylarca konuştular, ortaya çıktı ki tutuklanmadan, gözaltından iki gün önce teslim edilmiş. 10 Mart'ta MASAK'tan istenmiş, 17 Mart'ta teslim edilmiş. Oysa aralık, ocak, şubat, anlattıklarının hepsi yalanmış. Ekrem Başkan kendine sorulan tüm sorulara cevap verdikçe MASAK raporu perişan oldu, eridi gitti. Zaten o rapora imza atacak bir uzman bile bulamayıp uzman yardımcısının mahcup ifadeleriyle suçlamayan, kanıtlamayan, sadece savcıdan korkusuna yasak savan o kağıt parçaları yok oldu gitti. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan'a tarihin en büyük meydan okumasını aktarıyorum. Ekrem Başkan diyor ki benim bir suçum yok, günahım yok, senin yalan ve iftiraların var. Eğer kendine güveniyorsan ben istiyorum, gerekli düzenleme yapılsın, yargılandığım mahkeme TRT'de canlı yayınlansın. Hodri meydan! Soruşturmada tanık yok, şahit yok, delil yok. Peki ne var? Ne var biliyor musunuz? FETÖ'den miras kalan gizli tanıklar var. Adı kim bu tanıklar? Meşe, Ladin ve Çınar. Hukuka dair tek ilkesi olmayan bir odunun gizli tanıkları bunlar. Meşe, Ladin ve Çınar. Ve bu gizli tanık şöyle ifade veriyor: "Şu şu ihalede böyle bir şey olduğunu duydum, böyle verildiğini düşünüyorum, bu ihaleyi şu kişi almadığına göre şu kişiye vermişlerdir diye değerlendiriyorum." İspat, kanıt hiçbirisi yok. Rüşveti ne verdim diyor ne aldım diyor ne gördüm diyor. Sadece başkalarından duydum diyor ve birileri bununla İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı'nı tutukluyor. Bütün işleri güçleri, bütün işleri güçleri yalan ve dolan. Bakın gizli tanık dediklerinin 55 tane suç dosyası çıktı. Tanıklardan, iftiracı tanıklardan. Yani eskiden AKP'den iş alan şimdi Ekrem Başkan'a kara çalan adamın 100'den fazla suçu çıktı. Tecavüzcülerden, tacizcilerden tanık icat edip Ekrem Başkan'ı size yargılatmayız, karalatmayız. Yıllarca oluşturdukları medya düzeniyle, Atatürk'ün kudurduğu ajansları hepimizin vergisiyle kurulmuş çalışan televizyonları, TRT'yi yalanların en büyüğüne alet ederek iftira ve kara çalanlara inat, örneğin kalbinde altı stent olan Mahir Polat'ın hesabından gariban vatandaşa 50 TL, 100 TL yolladığı havaleleri terör örgütüne destek diye, 100 lira, bir çorba parası. Yolda önünü kesmiş, para istemiş, alın hesabını atın bana para demiş. 100,200 atmışlar, bunu MASAK raporuna yazmışlar. Yedi kişilik, yedi kişilik terörden sorumlu arkadaşlar, bir tanesi de Ekrem Başkan. Eski görüntülerle bir şirkete yapılan baskında şirket kasasından çıkan parayı böyle yayıp göstererek yaptıkları algı operasyonuna inat yedisinin evlerinden, kasalarından, iş yerlerinden toplam çıkan para tutanak altında 15.000 lira, yedi kişiden çıkan toplam para. Oysa bu utanmazlar 560 milyar lira diye bir rakam atıp milletin midesini bulandırmaya çalışıyorlardı. Ekrem Başkan'ın, Tayyip Bey soruyor, soruyor. Diyor ki ya kardeşim siz bu adamlara kefil misiniz? Buradan Özgür Özel olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu partinin son genel başkanı olarak söylüyorum. Ekrem Başkan'ın temizliğine, dürüstlüğüne ve namusuna kendi namusum kadar kefilim ben Erdoğan, kendi namusum kadar. Yine onun gibi içeride tutulan bütün belediye başkanlarımızın, belediye meclis üyelerimizin, belediye bürokratlarımızın, içeride haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kendi namusuma inandığım kadar inanıyor, hepsini yürekten selamlıyorum. Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı, kalacak. Örneğin "Turpun büyüğü heybede." dediği gün gizli tanık, hangisi bilmiyorum odunlardan, ya Meşe ya Çınar ya Ladin ifade vermiş Ekrem Başkan hakkında ve o ifade daha tutanağa geçmeden Tayyip Bey'e söylenmiş. Keyifle söylüyor. "Turpun büyüğü heybede." Şimdi ben size bu turpun büyüğünü göstereceğim. Arkadaşlar ekrana yansıtsınlar. Turp Tayyip'in uydurduğu rezil palavralardır. İşte turp budur! İşte sana turp. Tayyip'in uydurduğu rezil palavraya turp diyoruz. Şimdi diyor ki daha turplar var, daha büyüğü var. Evet, demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek ama Tayyip Bey eğer turp demek suç demekse, turpun büyüğü suçun büyüğü demekse ve turpun büyüğü sonra çıkacaksa yani en büyük suç, en büyük suçlu ortaya çıkacaksa o zaman hepimiz buradan bir şey anlıyoruz. Turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin! Sensin! Şunu bilmek lazım, Allah insana rakibinin de, Allah insana rakibin de hatta düşmanın da mertini versin. Mert bir rakip, mert bir düşman istiyoruz. Suç yok, delil yok, eli boş, günü dolmuş, hapse yollamış. Sonra ne yapıyor? Cezaevindeki kadın hükümlüye görüntüyle bağlanıyor. Diyor ki: "Bazı şeyler var değil mi? Bilip de gizliyorsun değil mi? Biz sana hatırlatalım mı? İmzayı atar mısın? Atıp da yarın çıkar mısın? Yoksa görüntüyü kaparsam 10 yıl çıkamazsın. İki yaşında kızını 10 yıl göremezsin." Bu mu? Bu mu adalet? Zavallı gencecik bir kadını el kadar bebeğiyle tehdit eden savcıya şunu söylüyorum: "Bekle, o günler gelecek, bu eller senin alnını karışlayacak! Alnını karışlayacak!" Erdoğan, bir yandan suçüstü yakalanmıştır ve bu ülkenin gençleri korkuya boyun eğmeyeceklerini, baskıya diz çökmeyeceklerini, susmayacaklarını hepimize ve bütün Türkiye'ye göstermiştir. Üniversiteleri, sokakları, sosyal medyayı hatta tüm hayatımızı baskılayacaklarını sananlar, biraz önce söyledim, İstanbul Üniversitesi'nin öncü gücüne, ODTÜ'nün devrimci kimliğine, Yıldız Teknik'e, İTÜ'ye, Boğaziçi'ne, Türkiye'deki üniversite gençliğine yenilmişlerdir. Bu sesi duyması gereken iktidar duymak yerine hırsla, kinle çocuklarımıza saldırmayı tercih etti. Polisimizi evlatlarımızın üzerine yolladı. Kanunsuz emirler verdi ve uygulattı. Çocuklarının yanında durmak için meydanlara koşan anneleri, babaları, nineleri, dedeleri bile marjinal diye tanımlattı. Yüzlerce çocuğumuzu, binlerce evladımızı gözaltına aldılar. Yüzlercesini tutukladılar. Bir tek amaçları vardı: Sindirelim, korkutalım, bir daha dışarı çıkmasınlar. Türkiye'nin görülmüş en büyük cadı avından sonra ilk kez, ilk kez yapılan çağrıda Maltepe Meydanı'nda 2,2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan, gençleri sindirecektin! Burada sinen kimse görüyor musun? Üniversiteyi susturacaktın! Susan üniversite görüyor musun? Bizleri eve kapatacaktın! Evde oturan kimse görüyor musun? Uzaktan yakından kimse Ekrem Başkan'a sahip çıkmayacaktı. Bak, karşımdaki yiğide bir bak! Yiğidime bak! Aslanıma bak! Arkasında 15,5 milyon oyla dimdik karşında! Görüyor musun? Ekrem Başkan Silivri'de dedi ki: "Koroyu dinledim, dünyanın en büyük korosuyla cezaevinde geçirdiğim ilk gece birlikte şarkı söyledim. Teşekkür ederim." O teşekkürü Saraçhane'ye iletirken ki buradan o gece dünyanın en büyük korosuyla Ekrem Başkan'a seslenen milyonlara şükranlarımızı sunuyoruz ama ben dedim ki bekle, daha büyüğünü getireceğim. Dünyanın en büyük korosu hazır mıyız? Hazır mıyız? O zaman buradan Ekrem Başkan'a ve bu diktatöre karşı baş kaldırdığı için hücrelerinde ayrı ayrı yatan bütün yiğitlere, aslanlara selam olsun! Ekrem Başkan'a selam olsun! Yiğidim, aslanım, diyoruz. Bu akşam Silivri'de yan yana cezaevlerinde birlikte yatacak olan "Her şey çok güzel olacak." diyen 21 yaşındaki Berkay'la, onun, onun istediği gibi bir Türkiye olsun diye çalışan Ekrem İmamoğlu'nu aynı hapse atan saray rejimi artık çökmüştür. Başaramadınız, başaramayacaksınız. Bunların akıl almaz bir demokrasi anlayışı var. Kaybettikleri seçim kötü seçim, kazandıkları seçim iyi. Bunları destekleyenler iyi, bunları desteklemeyenler, karşı çıkanlar kötü. İşine gelince yerli ve milli, gelmeyince marjinal örgüt. Size marjinal diyorlar ya, al bak Erdoğan bu meydana! Al sana marjinal örgüt! Al sana marjinal milyonlar! Kazanamadıkları belediyelere, barolara el koyuyorlar. Şirketlere, diplomalara el koyuyorlar. Alamadıkları mazbataya el koyuyorlar. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde verilmiş hangi kağıdın garantisi var? Sonra diyorlar ki: "Ekonomiye kötü etki edebilir." Eder tabii. Sen 31 yıl önce verdiğin diplomayı iptal edersen, şirketlerin yıllarca çalışılıp alın teriyle kazanılmış mal varlıklarına el koyarsan bu ülkede artık hangi kağıdın garantisi var ki hazine bonosunun olsun, devletin söylediği sözün değeri olsun. Ekonomiyi çökerten de, krizi çıkartan da Ekrem Başkan'la yarışmaktan korktuğu için yaptığı yargı operasyonlarının maliyetine milleti katlanmaya zorlayan kişinin ta kendisidir. Üç günde tam 25 milyar doları hep birlikte kaybettik. Bu 25 milyar dolarlık maliyeti kendi üstüne almıyor, sizin üstünüze yıkıyor. Benzine, mazota zam yaparak başladı bile. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünüyor ya, o da bu darbenin bir parçasıdır. Mehmet Şimşek, MASAK'a hazırlattığı darbe raporuyla bu darbenin ortağı, o cuntanın bir parçası olmuştur. Dünyadaki bütün ekonomi çevreleri Mehmet Şimşek'in bir demokrat, ülkeyi akılcı politikalarla yöneten bir iktisatçı değil, bir otokratın emrindeki silahşör, bir otokratın tetikçisi olduğunu görmüştür. Mehmet Şimşek diye birinin ne itibarı vardır ne de bundan sonra bu ülkeye katabileceği bir şey vardır. Şimdi, şimdi çıkmış utanmadan sıkılmadan "Özgür Özel Türkiye'yi dünyaya şikayet ediyor." diyor. Birincisi şunu söyleyeyim, eğer bir ülkede demokrasi tehdit altındaysa, sandık gidiyorsa, seçimle gelen seçimle gitmiyorsa, o ülkede darbe oluyorsa dünya bununla ilgilenir. Hatırla Erdoğan, 15 Temmuz'da beslediğin, büyüttüğün, ne istediyse verdiğin, etle tırnak olduğun FETÖ'cüler sana darbe yaptığında o darbeye bütün demokratlar direnmiştik. Ertesi gün geldin, muhalefetten destek istedin. "Bu darbeyi bütün dünyaya birlikte anlatalım." dedin. Şimdi o darbeyi bütün dünyaya nasıl anlattıysam bu darbeyi de bütün dünyaya öyle anlatacağım. Ayrıca insanda birazcık utanma, birazcık hafıza olur. Başörtüsü meselesinde üniversiteye gitmek için başını örten kardeşlerimize antidemokratik işler yapıldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden sizdiniz. O zaman kimse size "Türkiye'yi yurt dışına şikayet ediyor." demiyordu. Ardından parti kapatma davalarında heyetler oluşturup kapı kapı Avrupa'yı gezen, dünyayı gezen, Türkiye'yi bu anlamda şikayet eden yine sizdiniz. Geçmişin mağdurları şimdi olmuş zalim. Geçmişin mağduru zalim olduysa o gün de bugün de demokrasiyi savunanlar dünyanın bütün demokratlarıyla konuşacaklar ve dayanışacaklar. Hiç kendini bundan uyma. Eskide kaldı onlar, korkmuyoruz, sinmiyoruz, senin algına teslim olmuyoruz. Diyor ki: "Bunun sözcüsü de kendisi de çıkıp diyor ki efendim siz basını tehdit edemezsiniz." Neymiş o? Demişim ya: "Saraçhane'yi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. Saraçhane'yi göreni başımızın üstünde tutacağız, görmeyeni yerin dibine batıracağız." Diyor ki beyefendi, diyor ki: "Efendim basın demokrasilerde boykot edilmezmiş." Yıl 2008, 2009 Doğan Medya Grubu'nu boykota daveti bizzat başbakan sıfatıyla eline aldığı her mikrofonda, tüm imkanlarla boykota bunlar davet ediyordu. Şimdi bugüne kadar sabrettik. Dediler ki: "Konuşuyoruz, görüşüyoruz." Efendim ekranın ortasına sizi koyuyoruz, etrafında kendimiz konuşuyoruz. Sabırla bekledik. Bugün sabah erkenden arayarak şunu söylüyorlar: "Mitingi vermeye korkuyoruz. İletişim Başkanlığından telefonlar alıyoruz. RTÜK'le tehdit ediliyoruz." Şunu bileceğiz, şunu bileceğiz. Şimdi yeni boykot listesine geliyorum ama mevcut durumu şöyle bir hatırlatayım. Bir kere bizim vergilerimizle bize ihanet eden TRT'ni asla ve asla bir daha açmıyoruz. Asla! CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuvaz'ın medyaları, asla ve asla açmıyoruz. Buradan bir sözüm de reklam vereceklere. Bakın, bu meydan şöyle bir karar veriyor: Eğer biz TRT'de, CNN'de, TGRT'de, A Haber'de, Beyaz TV'de, Türkiye'de, Sabah gazetesinde, Akşam'da, Yeni Şafak'ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız. Reklam veren hesabını kitabını bu meydana göre yap. Doğru mu? Doğru mu? Doğru mu? Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi, hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bakın şimdi bakın, bakın. Bugüne kadar "Yapma." dediler. "Bekle." dediler. Hani bakayım o NTV nerede NTV? Hani nerede o? Göreyim onu. Ne yayınlıyor? Hava durumu veriyor. Saat 14:56. 15'te, 15'te bunun firmalarını ilan edeceğim. Bu meydanı görmeyene gücünü göstereceğim. Son dört dakika! Son dört dakika! Bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın, %70 izleyici benden olacak, saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan! Hadi oradan! Gençler, şunu hatırlayalım. Biz medyayla bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için, hepimizin yanan yüreği için istifa etmediği için ETS Tur'a, turizm bakanının şirketi ETS Tur'a boykot yapıyoruz. Geliyor, geliyor. NTV son iki dakikasını bekliyor, bekleyin. İhlas Ev Aletleri, geçen gün otobüsün üzerindeki masum kardeşimizi DHKP-C'li gösteren Türkiye gazetesi var ya, ona kızdınız mı? O zaman İhlas Ev Aletleri'nden ve İhlas Pazarlama'dan çıkarın hırsınızı. Çıkarın hırsınızı. Gençler, DR'a gidiyor musunuz? O DR var ya o DR , bütün yalanları atanların, iftiraciların, bu meydana düşmanlık yapanların firmasıdır. Ona gücünüzü gösterecek misiniz? Bir de, bir de koca bir yalan var. O da çıkıyor diyor ki... Habertürk yayına geçmiş, bir alkışlayalım, böyle olur. Bravo Habertürk! Habertürk meydanı gördü, boykotun ucundan döndü. Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, tabii bu Demirören'i özellikle çıkmayan Milli Piyango'sundan, Sayısal Loto'sundan, toto'sundan, misli.com'dan, iddaa.com'dan, Demirören'den uzak duruyoruz arkadaşlar, tamamından. Bu meydanın gücünü görüyor musunuz? Burada bir koca yalan var, o da şu, güya biz elektrikli otomobil Togg'a boykot yapıyormuşuz, yerli ve milli değilmişiz. Togg'a boykot da yapmıyorum, Togg'u destekliyoruz. Bizim bu ülkenin değerleriyle değil bu ülkenin hırsızlarıyla sorunumuz var, hırsızlarıyla. Bir konuya, bir konuya açıklık getirelim. Bu firmalar içinde... Bu firmaların içinde Espressolab diye bir firma var. Gençler, bunların aslında bir yayınla bir bağları yok ama gençlerin bu firmayla sorunu var. Öğrendiğimi söyleyeyim, başta vakıf üniversitelerinde, bütün üniversitelerde küçük küçük kafeleri ele geçirip yerine zincir kurup çok pahalıya kahve satarlarmış. Bu yüzden, ben bu yüzden gençler Saraçhane'de bu, bu isyanı aşağıdan yukarıya duyurdular ve boykot deyince hep beraber bu firmanın adını bağırdılar. Bunun televizyonu falan olduğundan değil ama bağlantılarından ve imtiyazla bütün yeri ele geçirdiğinden. Dün bize ulaşmaya çalıştılar, dedikleri şu: "Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım." Onlara cevabımız şu, yolladım. Nereye yolladım? Gençlere. Eğer üniversite kampüslerindeki gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, öğrencileri mesela EspressoLab'ları öğrencilere kantin olarak verirse, öğrenciler bana "Biz bunları affettik Özgür Abi." derse o zaman gelirsin yanıma dedim. Git öğrencilerin yanına. Şimdi vakit doldu. Habertürk ve NTV yayında yoktu. Habertürk yayına geçti. Geldi geldi, Habertürk var, biliyorum, yeni geldi. Şimdi NTV inat ediyor. Dünya tarihinde bir ilk, canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek üzere buradayız. Bu akşamdan itibaren, bu dakikadan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV'yi izlemiyoruz. NTV'de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz. Ve Doğuş Grubu, NTV'nin yanında Star TV, Kral FM, çokça gidilen restoranları var. Günaydın Restoran'a gidilmiyor. Nusret'in kapısından geçilmiyor. Ayrıca bunlar araba satıyorlar. Tabii ki Volkswagen Almanya'da sendikaların da güçlü olduğu bir firma ama bundan sonra halk arabası, Volkswagen'e biniliyor, Audi alınıyor. Bu NTV'de bu bayilik durdukça, NTV'de bize böyle davrandıkça bundan sonra NTV'nin, Doğuş Grubu'nun sattığı arabaları almayacağız. Bütün belediye başkanlarımıza, sözüme değer veren herkese, tüm şirketlere, tüm kişilere duyurumdur: Doğuş Grubu bu saraydan korktukça, bu meydanı görmedikçe yerin dibine gömülecektir. Nokta. Biliyorsunuz, bunlar Gezi olaylarında da iki gün penguen yayınlayıp üçüncü gün nedamet getirmişlerdi. O yüzden çabuk affedeceğimizi sanmasınlar, bu meydanı görmeyen, Maltepe'yi görmeyen satışın dibini görecek, söz veriyorum. Değerli, değerli dostlar, İmamoğlu dostları, demokrasi sevdalıları, cesur gençler, her yaştan yüreğinde vatan sevgisi olan, bu ülkeye yürekten bağlı olan değerli dostlar... Bayramın arefesindeyiz. Bu ülke ekonomide çok zor günler geçirdi ama herhalde hayat pahalılığı hiç bu kadar katlanılmaz, emekli maaşı hiç bu kadar alım gücü düşük, asgari ücretli hiç bu kadar boynu bükük olmamıştı. Sadece verilen bayram ikramiyesi bile ilk verildiği 2018 yılında arife günü 25 kg dana kıyma alırken bugün getirildiği 4.000 TL sadece 5 kg dana kıyma alabiliyor. Son yedi yılda 25 kg dana kıyma alabilen emekli ikramiyesinden 5 kiloya düşmüş durumdayız. Emeklini, en düşük emekli maaşı Erdoğan geldiğinde sekiz çeyrek altın alırken şu anda iki buçuk çeyrek altın noktasındadır. Asgari ücret, Erdoğan öncesi, o kötülediği üçlü koalisyon döneminde rahmetli Ecevit'in son verdiği, verdirdiği asgari ücret yedi çeyrek altın alırken bugün daha yeni zamlanmış asgari ücret üç buçuk çeyrek altın almaktadır. Yani Erdoğan'ı iktidarda tutmanın emekliye, asgari ücretliye maliyeti çok ağırdır. Bugün memleketlerine, memleketlerine gitmeyen, gidemeyenler yüksek otobüs paralarıyla hasret çekmektedirler. Habertürk çıktıysa onun da çıtasını çakarız, merak etmeyin. Uyarın şunları o aradaki yasak savmayla gözlerinin yaşına bakmam. Verecekse doğru düzgün versin, vermeyecekse veriyorum isimleri. Sonuçta, sonuçta üç günde 25 dolar milyar doları çarçur edenler yine dönüp zam yapıp bu işin bedelini size ödetmeye çalışıyorlar. Bunun için biz emeklini, asgari ücretlini bir büyük sıkıntısına bir toplumsal sahip çıkışla birlikte mücadele vermek durumundayız. Mazbataların, diplomaların çöküldüğü yere yabancı sermaye gelmez, kaçar, kaçmaya devam eder. Bu ülkeyi yönetenler eğer bu ülkeyi zerre kadar seviyorlarsa Türkiye'yi bu kıskaçın içinden çıkarmak için attıkları her türlü antidemokratik adımdan vazgeçmek durumundadırlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak adayımızla, programımızla, enerjimizle, gücümüzle iktidarı devralmaya, bu ülkenin makus talihini değiştirmeye, yüzleri güldürmeye bugünden hazırız. Bunu yaparken asla ve asla meseleyi sadece partimize değil, en sağdan en sola kadar, yeter ki bu ülkenin birliğiyle, bütünlüğüyle sorunu olmasın, dostluk, kardeşlik istesin, barış istesin, demokrasi istesin, bu ülkenin tüm değerlerini, tüm görüşlerini sahiplenmeye, Türklerle Kürtlerin, Alevilerle Sünnilerin, sağcılarla solcuların hep birlikte omuz omuza yarınları inşa etmesine hep birlikte katkı sağlayacağız. Ve Erdoğan sıkışınca her türlü iftirayı attığı gibi şimdi de dönmüş bize mandacı demiş. Aslında Erdoğan birisi mandacı olacaksa, birisi mücadeleden yana olacaksa orada saflar çoktandır belli. Sen değil misin 200 yıldır "Bu millete istikamet dayatılıyor." diyerek demokrasiye, padişahın yetkilerinin azalmasına, Sened-i İttifak'tan beri karşı çıkan? Siz değil misiniz 150 yıldır "CHP ve biz iki ayrı akım, karşı karşıyayız." diyen? Hadi safları netleştirelim. Biz 150 yıldır bir anayasa isteyenleriz, bir meclisi savunanlarız. Sizin yolunuz Meşrutiyet'ten sonra meclisi 33 yıl kapatanların yoludur. Biz İkinci Meşrutiyet'ten, onun için canını ortaya koyanlardan yanayız, onların yolundayız. Sizin yolunuz Damat Ferit hükümetlerinin yoludur. Siz Sevr'i imzalayanların siyasi devamlılarısınız, biz Sevr'i yırtıp atanlarız, Lozan'ı yapanlarız. Siz Milli Mücadele aleyhine bildiri yayınlayıp İngiliz uçaklarından attıran İskilipli Atıf'ın devamlılarısınız, biz Milli Mücadele'ye destek olan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi'nin yolundan gidenleriz. İşgal başlayınca arka kapıdan İngiliz zırhlısına binip kaçanların devamı olanlar bize mandacı diyecek haddi nerede buluyorlar? İstanbul işgal edildiğinde Kartal İstinbotu'nun ucuna çıkıp yanındaki yaverine "Geldikleri gibi gidecekler." diyen benim genel başkanımdır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Şimdi burada meydan hep bir ağızdan bağırıyor. Ne bağırıyor biliyor musun? Sen, sen altıncı filoya secde edenlerin arasında saf tutansın, altıncı filoya secde edenlersin. Biz altıncı filoyu denize döken Deniz Gezmiş'in arkadaşlarıyız. Ne ölüme ne dirime diye ant koyan, Atatürk'e zerre muhabbet besleyen, ne ölüme ne dirime gelsin diyen Fesli Deli Kadir'in dirisine kendi giden, cenazesine beş bakan yollayan Erdoğan, sen Atatürk'e bağlılık yeminini bırakmadıkları için gencecik teğmenleri ordudan atansın, biz onlar gibi "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen kahraman Türk evlatlarıyız. Erdoğan'ın her türlü kutuplaştırmasına, şeytanlaştırmasına, hedef göstermesine inat biz biriz ve beraberiz. Bu mücadele, bu meydan, bu sokak, bu azim sürdükçe karşımızda ne saraydan korkan medya patronları durabilir, ne kendilerini ileride takındıkları bu tutumdan dolayı savunamayacak halde sözde yazar, çizer tayfasının bugün bu iktidardan korkanı, susanları olabilir. Şunu unutmayın. Aliya İzzetbegoviç şunu söyler: "Her şey bittiğinde biz düşmanlarımızın yüksek seslerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız." Bunu kimse unutmasın! Bir cesaret gösterilecekse bugün gösterilecek. Sokağa çıkılacaksa bugün çıkılacak. Demokrasi savunulacaksa bugün savunulacak. Bir cesaret gerekiyorsa bugün gösterilecek. Çıkmışlar bizi tehdit ediyorlar. Diyor ki bana benim şahsımda hepimize kabri sizin de kabrinizi yakında kazarlar diyor. Elinden geleni ardına koyma. Biz bu yolda ölümü de göze aldık. Zindanı da, mezarı da! Ekrem Başkan gibi cesurlar, Ekrem Başkan gibi cesurlar, bu meydandakiler gibi cesurlar bir kez ölürler. Erdoğan gibi korkaklar her gün ölür. Emin olun Ekrem Başkan küçücük hücresinde ama dünyanın en büyük Demokrasi Sarayı'nda. Arkasında 15.5 milyon oy var. Erdoğan belki de dünyanın en görkemli sarayında oturuyor ama yerin yedi kat dibinde zindandaymış gibi daralıyor. Çünkü biz güçlüyüz, biz haklıyız, biz kazanacağız. Siz yenileceksiniz, siz yenileceksiniz. Bu ülke için tertemiz hayaller kuran gençlerin umuduna yenileceksiniz. Evladının geleceği için dertlenen annelerin duasına yenileceksiniz. Abisine, ablasına zulmettiğiniz, bu bayram günü onu kardeşlerinden kopardığınız o küçük kardeşlerin gözyaşlarına yenileceksiniz. Yoksulluğun bittiği, adaletin hakim olduğu bir Türkiye isteyen milyonların azimli, kararlı, cesur mücadelesine yenileceksiniz. Yarın evlatlarıyla birlikte babası Hasan amcamla birlikte Ekrem Başkan'ın memleketi Trabzon'dayım. Bayram namazından sonra Ekrem Başkan'ın özgürlüğü ve erken seçim talebi için bugün sizin arefesini yaşadığınız o Demokrasi Bayramını yarın Ekrem Başkan'ın köyünden başlatarak bir büyük imza kampanyasını hep birlikte başlatıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde tek tek tane tane bu ülkedeki insanlara ulaşarak dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasıyla Tayyip Erdoğan'a bir güvensizlik oyu vermeye, onun meşruiyetini tüm Türkiye'nin gözünün önüne sermeye, bütün dünyaya bu iktidar artık gidiyor. Halk desteği kalmadı, erken seçim geliyor demeye sandığı getirmeye, erken seçimi getirmeye bunun için o büyük kampanyaya hazır mıyız? Yarından itibaren her birimiz hem biz kalabalık olmayalım diye uzattıkları o bayram tatilinde 8 gün boyunca yarından itibaren kapı kapı gezeceğiz. Ekrem Başkan'ın özgürlüğü için imzaları toplayacağız. Erken seçim talebiyle imzaları toplayacağız. Türkiye'de her iki kişiden birinden fazlasının imzasını alıp bu iktidarı alaşağı edeceğiz. Alaşağı edeceğiz! Bizim hayal ettiğimiz Türkiye'de Cumhurbaşkanı adayları hapiste olmayacak, Ekrem İmamoğlu'nu ve haksız yere tutulan Ümit Özdağ'ı derhal serbest bırakın, hiçbir siyasi partinin genel başkanı hapiste olmayacak, sadece seni başkan yaptırmayacağım dedi diye 8 yıldır içeride tuttuğunuz Selahattin Demirtaş'ı derhal serbest bırakın, çünkü bu meydan Türkiye'ye bir şey öğretiyor; yarın demokraside biz bu meydandaki birçok parti ile rekabet eder, yarışırız, ama adil, mertçe, demokratik bir yarış için, bir Türkiye için yani herkesin sözünü söyleyebilmesi, siyaset yapabilmesi için bugün bu meydanda rengarenkiz, tıpkı gökkuşağı gibi farklı renklerin yan yana durduğu, birbirinin içine ve işine karışmadığı ama doğru bir yerde en güzel görüntüyü verdiği gibi, bugün Maltepe Meydanı ne benimdir ne başkasınındır, gökkuşağı gibi rengarenktir, çok kültürlüdür, çok partilidir, ama bu meydan Türkiye'nin umududur, yarınlarıdır, tek adamın tek korkusudur, bu meydan birbirine düşerse, rekabete düşerse, benim genel başkanım çıksın onunkini yatsın derse, belediye başkanım çıksın diğerininki dursun derse, kayyıma, tutuklamaya, gözaltına, işkenceye, kötü muameleye, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe hep beraber isyan etmezse o zaman kötülük kazanır, ama bu meydan bugünkü gibi durdukça, milyonlar oldukça, korkmadıkça, yılmadıkça and olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız; bu meydandaki tüm görüşleri, yapıları, partileri, mezhepleri, inançları, etnik kökenleri gökkuşağına duyduğumuz saygıyla, Cumhuriyet'in kuruluş değerlerine bağlılığımızla, yarın olan inancımızla yürekten selamlıyorum, hepiniz sağ olun, var olun, yarın hep birlikte bayramlaşacağız, ama ilk büyük bayramlaşmayı bu meydanda yaptık, geçtiğimiz günlerde Saraçhane'den ayrılırken 15 yıllık drone operatörü bir kardeşim gelip drona alkış isteyince ilk kez birilerinin onları fark ettiğini ve aşağıdaki güzel insanların alkışladığını söylemişti, şimdi o dron biraz önce yükseldi, bu tarihi bayramlaşmayı fotoğrafladı, ben yarın önce Trabzon'da sonra Silivri'de ve bayramın ikinci günü yine Silivri'de içeriye koyduklarıyla, öğrencilerimizle, siyasetçilerimizle, belediye başkanlarımızla, sanatçılarımızla sizin adınıza bayramlaşacağım, buradan içeride hepimiz adına yatanlara selam olsun, hep birlikte Türkiye'nin güzel insanlarına, dayanışma gösterenlere, bayramlaşanlara yarına umutla baksınlar diye iyi bayramlar diliyoruz, iyi bayramlar, ve şimdi bugünün anlamıyla ve yarın başlatacağımız büyük kampanya için hep birlikte tekrar edelim: ben milletim, ben milli iradeyim, adayımı bırak, sandığımı getir, adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum, sizin önünüzde hiçbir güç duramayacak, Türkiye'nin en büyük kırılma anında her şeyi göze alıp sokaklara çıkanlara, barikatları aşanlara, meydanlara koşanlara ve yanındakinin hakkını kendi hakkı gibi bilen milyonlara teşekkür ediyorum, iyi bayramlar diliyorum, güle güle gidin ama sakın dinlenmeyin, çünkü bu iktidarı değiştirene kadar durmayacağız, yolunuz açık olsun, kazanmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz, kurtuluş yok tek başına, milletin iradesini bir avuç insana teslim etmeyen.

CHP Lideri Özgür Özel: “Cumartesi, 12.00’de Maltepe’deyiz; Anadolu’yu, İstanbul’u, Trakya’yı Maltepe’ye Davet Ediyoruz” Haber

CHP Lideri Özgür Özel: “Cumartesi, 12.00’de Maltepe’deyiz; Anadolu’yu, İstanbul’u, Trakya’yı Maltepe’ye Davet Ediyoruz”

“İMAMOĞLU’NUN ARKASINDA 15,5 MİLYON VAR, ERDOĞAN BİR AVUÇ MUHTERİSLE YALNIZLIK İÇİNDE” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin kapalı TBMM Grup Toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi, 9 Ekim 2024 günü Sayın Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandığı günden itibaren Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediyelerine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik olarak yapmış olduğu, yargı bağımsızlığı ile bağdaşmayacak bir talimatla bir siyasi operasyon yürüterek ilerlettiği sürece, kendi Cumhurbaşkanı adayını belirlemek, erken seçim talebini yükseltmek, kuvvetler ayrılığının ayaklar altına alındığı bu süreçte hızla hem iktidarın değişmesi, hem Meclis’in yenilenmesi için milletin hakemliğine başvurmak üzere kendi sürecini başlatmıştı. Cumhurbaşkanı adayımızı belirlemek için kendi kurultay sürecimizde taahhüt ettiğimiz gibi tüm üyelerimizle, üyelerin katılımıyla bir ön seçim kararı almıştık” dedi. Özel, açıklamasını şöyle sürdürdü: “ADAYIMIZINDAN RAHATSIZ OLANLAR OLMAYACAK İŞLERE GİRİŞTİ” “Bunun için kararı aldığımız gün 1 milyon 500 bin olan üyemizin şubat ayı boyunca 1 milyon 600 bini geçmesini hedeflemiş ve 1 milyon 600 bin kişiyle bir ön seçim hedeflemiştik. Şubat ayı boyunca üye sayımız 1 milyon 750 bine ulaştı. O 1 milyon 750 bin kişinin 23 Mart günü kalkıp sokağa çıkıp, sandıkların başına koşup, Cumhurbaşkanı adayımızı belirlemesini bekliyorduk. Aday adaylığı için grubumuzdan 20 milletvekilinin imza vermesi gerekiyordu. Çok sayıda arkadaşımızın imzasını alan Ekrem İmamoğlu aday adayı olmuştu. Birden çok adaya imza verilebileceği halde grubumuz tarafından 20 milletvekili imzasıyla gerekli olan adaylık desteğini bir başka aday bulamadı. İsmi geçen değerli Başkanımız Mansur Yavaş da ön seçime girmeyip, süreci destekleyeceğini söyledi. Kendisi de oy kullandı ve Cumhurbaşkanı adayının ön seçimle belirlenme sürecine katkı sağladı. Tabii biz bunu parti içinde bir büyük motivasyon, bir büyük coşkuyla, katılımla gerçekleştirmek için ilerlerken o süreçten rahatsız olanlar, adayımızı belirlemekten rahatsız olanlar, adayımızın kendileri ile yarıştığı her seçimi kazanmış olmasından, adayımızın namağlup kendilerinin de Ekrem İmamoğlu’nu hiç yenememiş olmanın verdiği psikoloji ile olmayacak bir işe giriştiler.” “SANDIĞA DARBE YAPILIYOR” “Bu arkamdaki salonda haftalar önce konuşmuştum. Bu koridordan çıkıp gitmiştim. Demiştim ki ‘Bir darbe mekaniği işliyor. Bir darbe girişimi hazırlığı seziyorum. Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanına, gelecek iktidar partisine darbe yapıyorlar. Darbeler yürütmenin başına yapılır, darbeler iktidara yapılır. Bugünün iktidarı, ele geçirdiği iktidar gücüyle kendi rakibine darbe yapıyor iktidarı vermemek için. Sandığa darbe yapılıyor.’ Maalesef bu kaygılarımda, 18 Mart günü 31 yıl önce verilmiş bir üniversite diploması, sırf cumhurbaşkanı adayı olamasın diye iptal edilirken yanında profesörleri, dünyada doktora, master yapmış akademisyenleri de lise mezununa çevirerek, 31 yıl önce verilen diplomayı iptal ettiler. Ertesi sabah Sayın Ekrem İmamoğlu’nu ve arkadaşlarımızı, 106 kişiyi evlerinden alarak, gözaltına aldılar, nezarethaneye koydular. Dört gün boyunca tutup, ön seçim günü tutukladılar. Biz bu darbe girişimini önceden seziyorduk, sizinle paylaşmıştık. O gün buna itiraz ettik. Darbenin sembol mekanı Saraçhane’ye koştuk. Bir hafta boyunca orada bir mücadele verdik. Ama bir hafta boyunca oraya çağırdığımız vatandaşlarımız, ilk gün 150 bin kişi, ikinci gün 220 bin kişi, üçüncü gün 500 bin kişi, 1 milyon kişi, 1 milyon 200 bin kişi… Orada büyük bir direniş gösterdiler.” “DARBE GİRİŞİMİ PÜSKÜRTÜLDÜ VE BASTIRILDI” “19 Mart darbe girişimi, 23 Mart günü milletimiz tarafından 81 ilde, 973 ilçede püskürtüldü ve bastırıldı. Darbenin başındakinin, daha önce kendisi darbeye muhatap olduğunda hepimizin sahip çıktığı birinin olmasından büyük bir üzüntü, kendisi adına da tarihi bir çelişki ve talihsizlik olarak ifade ediyorum. Tayyip Erdoğan 15 Temmuz akşamı bilinmez bir yerdeyken, ben bildiğim bütün AK Partili siyasi muhataplarımızı arayıp ‘Kapalı Meclis’i açalım, bu darbeye direnelim. Biz darbecilerin karşısında ve darbecilerin karşısında seçilmişlerin arkasında, Meclisimizin arkasındayız’ demiştim. Biz bu Meclis’te hep beraber darbeye direnip, Fetullahçıların darbesinden demokrasimizi ve Erdoğan’ı kurtarmıştık. Ama maalesef ve maalesef, şu anda o Erdoğan bir darbe girişiminin başına geçti, yönetti ve milletimiz tarafından püskürtüldü. Maalesef ve maalesef, bu Erdoğan yıllar önce Siirt’te okuduğu bir şiirden siyasi yasaklı olup, Saraçhane’den hapishaneye, oradan da demokratik bir mücadeleye girişmiş ve bugünlere gelmişken geçmiş dönem Saraçhane’nin mağduru, bugün Saraçhane’nin zalimi, 15 Temmuz akşamının darbe muhatabı, bugün darbe girişiminin başı olmuştur. 15 Milyon 500 bin vatandaşımızın 23 Mart günü yaşattığı demokrasi devrimiyle, sokağa çıkmalarıyla, Türkiye’de demokrasinin baharını getirmeleriyle Türkiye baharını hayata geçirmişler, darbe girişimini püskürtmüşlerdir.” “OY BİRLİĞİ İLE ÖNERİLDİ” “İşte bu sürecin sonunda biliyorsunuz, hem Cumhurbaşkanı adayı belirlemekle ilgili kanun, hem grup iç yönetmeliğimiz, hem partimizin tüzüğünün birbirini tamamlayan ve takip eden süreçlerinin son noktası için buradaydık ve biraz önce alkışlarla ilan edilen sonucu şimdi sizlere ilan etmek üzere buradayım Partimizin tüzüğü gereğince en az 20 milletvekili önerebiliyordu. Çok sayıda milletvekilimizin önerisiyle aday adayı unvanı kazanmış olan Ekrem İmamoğlu, 23 Mart günü yapılan seçimlerde 1 milyon 750 bin üyemizden, 1 milyon 653 bin 887’sinin oylarını aldığı CHP sandıklarında ve 13 milyon 844 bin 70 vatandaşımızın oyunu aldığı dayanışma sandıklarıyla toplam 15 milyon 497 bin 957 oy olarak ön seçimin galibi olmuş, neredeyse geçerli oyların tamamıyla aday olarak grubumuza bildirilmek üzere Parti Meclisimizde bugün oylanmış, Parti Meclisimizdeki tüm üyelerin oybirliği ile milletvekili grubumuza önerilmiştir. Biraz önce milletvekili grubumuzda üç kişilik Tasnif Komisyonu’nun tasnif ettiği kapalı oylamanın sonucunda 134 milletvekilinden biri tedbirli olarak disiplinde olan arkadaşımız oy kullanmaya gelmemiştir ve bir arkadaşımız da sağlık sebebiyle tedavi görüyordur, burada değildir. 132 arkadaşımızın kullandığı oyların tamamını kapalı oylamada alarak Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı Adayı olarak belirlenmiş ve aday gösterilmesi kararlaştırılmıştır.” “23 MART DEMOKRASİ DEVRİMİ” “Bundan sonra biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Cumartesi günü Maltepe’de bir parti mitingi yaparak değil, çünkü 23 Mart demokrasi devrimi Cumhuriyet Halk Partisi’ni aşan, Türkiye ittifakını temsil eden ve aşan ve artık bir sonraki bu Cumhurbaşkanının karşısındaki rakibi milletin belirlediği bir sürecin içindeyiz. Ve bu yüzden Cumartesi günü bir parti mitingi yerine Cumhurbaşkanı Adayımıza özgürlük talep ettiğimiz, tutuksuz yargılanmasını talep ettiğimiz ve Cumhurbaşkanı Adayımıza milletin ilan ettiği bir mitingi Maltepe’de saat 12.00’de tertip ediyoruz. O mitinge başta gençleri, 19 Mart başarısız darbe girişimini 23 Mart‘ta püskürtmüş olan herkesi, o gün o coşkuya yetişememiş, erişmemiş, gönlü orada olan herkesi, bundan sonra artık baskılar değil, tutuklamalar değil, gerginlikler değil, umut olsun diyen herkesi Maltepe’deki büyük mitinge davet ediyoruz. Anadolu’yu davet ediyoruz, İstanbul’u davet ediyoruz, Trakya‘yı davet ediyoruz. Bayram arifesinde, bir büyük demokrasi bayramının arifesinde olduğumuzu birlikte yaşamak istiyoruz. Tatile gideceklere ‘Bir gün geç gidin, arife günü demokrasi bayramının da arifesini hep birlikte yaşayalım’ diyoruz. Çünkü Ekrem İmamoğlu‘nun adaylığı Türkiye’de sadece iktidarı değiştirmeyecek, bugüne kadar bu iktidarın zulmettiği herkese bir rahat nefes aldıracak. Bütün öğrenciler fişleniyor diyorlar. Bütün fişlemeleri yırtıp atacak. Hukuksuz, haksız yargılamaların yerine adil yargılamanın önünü açacak. Yargılanıp da beraat edip görevine gelmeyenlerin görevine dönmesini sağlayacak. Ekrem İmamoğlu kim haksızlığa uğradıysa onun haksızlığının önüne adaletle ve dirayetle geçecek. O yüzden bayram arifesinde demokrasi bayramının arifesini aday göstermemizi ve bir büyük başlangıcı tüm vatandaşlarımızın, tüm siyasi partilerin, tüm sendikaların, tüm meslek kuruluşlarının, tüm sivil toplum örgütlerinin şereflendirmesini bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’ne değil, millete ait bir büyük mitingde bu milletin temsilcisi olan herkesi ve bizatihi bu milletin kendisini bekliyoruz. Bu çağrımız isim vermeden tüm Türkiye’yedir. İsim vermeden tüm partilere, isim vermeden tüm derneklere, tüm vakıflara, tüm kuruluşlara, tüm sivil toplumadır. Çağrımız geçen Pazar ayağa kalkan Türkiye’nin, bu Cumartesi adayının arkasına geçmesi, onun tutukluluğun sona ermesinin talep edilmesini beklediği bir büyük ayağa kalkış, bir tarihi mitinge tüm vatandaşlarımızı bekliyorum.” “GAZİNİN PARTİSİ” “Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna tüm süreç boyunca gösterdikleri dayanışma için ve bugün milletin sesini hep beraber duyup, bu kararı oybirliği ile verdikleri için, hem de kapalı oylamada... Perdenin arkasında kendi vicdanlarıyla baş başa kaldıkları bir kapalı oylamada oy birliği ile bu kararı verip, Gazi’nin partisinin gerektiğinde 100 yıl önce nasıl hep birlikte davrandılar ve bu ülkeyi hep birlikte kurtardılarsa ve bütün Anadolu’nun sesini duyup bütün Anadolu’nun sesi oldularsa, bu sorumluluğu bugün hep birlikte hayata geçiren, firesiz hayata geçiren bütün arkadaşlarıma da hem Grubun Başkanı olarak hem Partinin Genel Başkanı olarak bir kez de sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum.” “DARBENİN RTÜK AYAĞI…” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özel, RTÜK’ün muhalif kanallara verdiği yayın durdurma ve ekran karartma cezaları hakkında şunları söyledi: “Değerli arkadaşlar biliyorsunuz darbeciler 15 Temmuz’da da darbe girişiminde bulundular, daha sonra püskürtüldüler. Ama sonra gördük ki bu darbenin bütün ayakları varmış. Hatta ‘Niye siyasi ayağı konuşulmuyor?’ tartışmaları oldu. Darbenin yargı ayağı var, basın ayağı var. Örneğin şunu hatırlayalım arkadaşlar; bir MASAK raporunu kaç aydır tartışıyoruz. MASAK raporu 10 Mart’ta istenmiş, 17 Mart‘ta gelmiş. Olmayan MASAK raporunu bize tartıştırıyorlar. Algı operasyonu ayağı var. Operasyon başladığında atılan yalanlar. Mesela şirketin kasasından çıkan nakit parayı, evde yatak odasından çıkmış gibi servis eden bir akıl var mesela, değil mi arkadaşlar? Bu yargının her ayağı var, bir ayağı da tweet atıyordu; ‘Şunu yaparsan lisansını iptal ederim, şu görüntüyü verirsen lisansını iptal ederim.’ Sanki onun öyle bir görevi varmış gibi. Darbenin RTÜK ayağı, radyo televizyonları bastırma, susturma ayağı da bugün çıkmış bu hukuksuz kararı almış. Ben bunu şuna benzetiyorum. Her kötülüğü yapabilirler. 15 Temmuz’da darbe bastırıldı ama ertesi gün hala ilerilerde, bir yerlerde küçük küçük çatışmalar oluyordu. Direnen darbeci birlikler. Halen darbe yapmaya çalışıyorlardı. Örneğin Sahil Güvenlik’in önünde üç tane darbeci ‘Başarabilir miyiz?’ diye hala sıkıyordu. RTÜK Başkanı’nı da böyle görüyorum. Bastırılmış, millet tarafından püskürtmüş darbe girişimine rağmen, halen ‘Bu darbe girişimi başarılı olabilir mi?’ diye RTÜK binasından demokrasiye ateş ediyor. Bu darbe bastırıldı arkadaşlar, millet püskürttü. Ekrem İmamoğlu küçücük hücresinde demokrasi sarayında oturuyor. Recep Tayyip Erdoğan bir sarayda yerin yedi kat dibinde zindanmış gibi stres altında yaşıyor. Çünkü birinin arkasında 15,5 milyon insan var, birisi bir avuç muhterisle, iktidarı bırakmak istemeyen ihtiras sahibinin yalnızlığı içinde. Ekrem İmamoğlu‘nun bir telaşı yok, ‘Güzel günler gelecek, her şey çok güzel olacak’ diyen kardeşiyle bir demokrasi kalesinde oturuyor şu anda, Silivri’de. Hiç acelesi yok ve son derece kararlı. Ama Tayyip Bey ve talimatlandırdıkları suçluluğun telaşı içinde. Suçluluğun telaşını yaşıyorlar. O yüzden milletimizin püskürttüğü, bastırdığı 19 Mart başarısız darbe girişiminin bazı unsurlarının, memleketin çeşitli yerlerinde halen daha demokrasiye kurşun atıyor olmaları, bu darbenin başarılı olabileceğini göstermiyor. Bitti o iş.” “O ATSIN YALANI… MİLLET İNANMIYOR” “Ayrıca defalarca söyledi, buradan artık doğrusunu söyleyelim. ‘Turpun büyüğü heybede’ demişti. Aylarca bunu konuştunuz, bunu sordunuz arkadaşlar. ‘Turpun büyüğü heybede’ dediği gün, gizli tanık ifade vermiş. İtalyan mafya filmi gibi. Arıyorlar, ‘Reis ifade tamam.’ O da çıkıyor ‘Turpun büyüğü heybede.’ Herkes bunu konuşuyor, ‘Turpun büyüğü ne?’ diye. MASAK raporu nasıl boş çıktı biliyorsunuz. Sorgu, nasıl boş çıktı. Terör iddiaları, hırsızlık, hepsi bomboş çıktı. Zaten MASAK’tan neler neler bulmayı umuyorlardı, o MASAK raporunu anlattılar. Hiçbir şey çıkmadı. Şimdi milletin önünde mahcup oldular. Ellerinde bir şey olsa koymaması mümkün mü? Milletin önünde rezil oldular. Dün çıkmış, yine yeni turplardan, turpun büyüklerinden bahsediyor. Arkadaşlar dün söyledim, turp murp yok. Daha doğrusu turp var. Ama o turp ne delil, ne operasyon, ne bilgi ne bizi mahcup edecek bir şey. Turp ne biliyor musunuz? Tayyip’in uydurduğu rezil palavralar. Bu kelimelerin baş harfleri turp. Tayyip’in uydurduğu rezilce palavralar. Ya da Tayyip Bey’in uydurduğu rezil palavra. O iddianame işte, o tutuklamaya sevk yazıları. ‘Akın sana ihtiyacım var, ne yapacağım?’ ‘Büyük turp bulacaksın.’ ‘Turp ne?’ Uydurma palavralar arkadaşlar. Tayyip’in uydurduğu rezil palavralara turp diyoruz. Bundan sonra yeni turp gelecekmiş, daha büyük, daha büyük yalan atacakmış. O atsın yalanı, biz dönüp sayalım bakalım inanan kaç tane var? Millet inanmıyor, inanmıyor. Bunun ne olduğunu biliyorlar.” “MİLLET SESİYLE SÖZÜYLE BASTIRSIN” “RTÜK’ün yaptığı bu iş… Sözcü TV ile en yürekten dayanışmalarımızı gösteriyoruz. Halk TV’ye aynı maddeden verilen cezanın, üçüncüde lisans iptali Demokles’in kılıcı gibi başının üzerinde sallanmaya çalışıldığının farkındayız. Bugün akşam Grup Başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz RTÜK’ün önünde size bir açıklama yapacaklar. Belki orada biraz kalabalık da olabilirler. Bugün akşam RTÜK’ün önünde, RTÜK’e, bu başarısız darbe girişimini sürdürmeye çalışan arkadaşlara bir gidip orada bakacağız. Yani hani bakıyorduk ya, 15 Temmuz’da hala çatışma var mı, direnen var mı diye. Millet, orada hala direnenler varsa onları demokratik çerçeve içinde, sesiyle, sözüyle bir bastırsın bakalım.”

Özel: “Bu İktidarı Devireceğiz, Başka Çaresi Yok” Haber

Özel: “Bu İktidarı Devireceğiz, Başka Çaresi Yok”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltındaki üçüncü gününde Saraçhane’de gerçekleştirilen halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “İstanbul’un cesur evlatları, Ekrem İmamoğlu’nun can yoldaşları, bu ceberut iktidarın korkulu rüyaları, hepiniz hoş geldiniz. Şeref verdiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi. Özel, şöyle devam etti: “BU BİR PARTİ MİTİNGİ DEĞİL” “Dün akşam, ondan önceki akşam İstanbul’un iradesine yapılan 19 Mart darbesine itiraz için buraya toplandığımızda konuşmaların sonunda birbirimize söz vermiş, ant içmiştik. Çünkü biz Saraçhane’ye bir miting yapmaya, bir toplantı yapmaya değil bir eylem yapmaya, sonuç almaya geliyoruz. Bu bir parti mitingi değildir. Bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin mitingi değildir. Burada çok sayıda Cumhuriyet Halk Partili var. Ancak isimlerini gördüğünüz, sloganlarını duyduğunuz, birkaç gündür teker teker Ekrem Başkan ile dayanışma için demokrasiye sahip çıkmak için buraya, Saraçhane’ye yani İstanbul’da halkın iktidarının simge noktasına koşarak gelen tüm siyasi partileri, tüm siyasi oluşumları, özellikle gençlerimizin dahil olduğu tüm itiraz ve siyaset kurumlarını yürekten selamlıyorum. Hoş geldiniz.” “NEREDE OLMAMIZ GEREKİYORSA ORADAYIZ” “Bugün Saraçhane’deyiz, üç gündür Saraçhane’deyiz. Ama biz bir meydan kararlaştırıp, oraya toplanıp, bir miting yapmak için değil nerede olmamız gerekiyorsa, orada olmamız gerektiği için Saraçhane’deyiz. Bundan yıllar önce Tayyip Erdoğan ‘Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası yapacağım’ deyip, oradaki Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp yerine AVM yaptırmak istediğinde o gün nerede olmamız gerekiyordu? O gün Gezi’de, o gün Taksim’de olmamız gerekiyordu. Oradaydık. Ama o gün bugün Taksim’i yasaklıyor. İşçilere yasaklıyor. Emekçilere yasaklıyor. Gençlere yasaklıyor. Ant olsun ki Taksim’i geri alacağız, ant olsun. Bugün Saraçhane Meydanı boşuna seçilmiş bir eylem alanı değildir. Saraçhane’yi İstanbullular Ekrem İmamoğlu’na 2019 yılında Recep Tayyip Erdoğan’dan alıp, ‘Artık İstanbul’un tepesinde helikopter ile gezip Arap şeyhlerine kupon arsası vermekten, artık İstanbul’a karşı kent suçları işleyip, gökdelenler yaptırıp, o kentin rantını yandaşına ve kendi siyasetine devşirmenden bıktım. Artık satacak bir şey kalmayınca Katarlılara vermek üzere güzelim İstanbul’a bir hançer çekip Kanal İstanbul yapmana izin vermeyeceğim. Artık israfın değil hizmetin peşindeyim, zengini değil yoksulu kollayan, gençleri duyan, gören, anlayan, onlara sahip çıkan, İstanbul’a hizmet edecek aç gözlü değil yüce gönüllü bir evladıma burayı teslim ediyorum’ diyerek, Ekrem İmamoğlu’na emanet ettiler. Ekrem Başkan emaneti aldı. Almadan önce 19 gün oylarını çalmak, mazbatasına çökmek, İstanbul’u teslim etmemek istedi. Hep beraber direndik. Oradaydınız, oradaydık. Hep beraber mazbatayı söke söke aldık. Sonra utanmadan, sıkılmadan Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifiyle Yüksek Seçim Kurulu verilmiş mazbatayı iptal etti, seçimleri yeniledi. AK Parti, MHP o gün dediler ki, ‘Biz 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’na Osmanlı tokadı atacağız.’ O gün fark 13 bindi. Beyler mehter marşı ile İstanbul’a geldiler. Onlarca bakanıyla, bürokratlarıyla, uçakları, helikopterleri, konvoylarıyla. Ekrem İmamoğlu’nun ise uçakları, konvoyları, bürokratları yoktu. Ama her yaştan böyle genç yol arkadaşları vardı arkasında. İşte o gün hep birlikte 806 bin oy farkla bir kez daha Ekrem İmamoğlu’na burası, İstanbul’un sembol mekanı Saraçhane İBB Binası emanet edildi.” “EKREM İMAMOĞLU İSTANBULLUYA HİZMET ETTİ” “O günden sonra Ekrem İmamoğlu beş yıl boyunca hiç durmadan, asla yılmadan sizinle beraber, arkadaşlarıyla beraber, emekçileriyle beraber çalışarak, İstanbul’a, İstanbulluya hizmet etti. Beş yıl sonra karşısına yeni bir bakan çıkardılar. İstanbullular o bakana ‘Git, işine bak sen’ dedi. Bu kez 1 milyon oyla bundan 12 ay önce son kez Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı seçildi. Futbol konuşmayı bilen, ‘Ben futbolcuyum’ diyen Tayyip Bey’e şunu söyleyelim. Ekrem İmamoğlu Tayyip Bey’i dört maçta da yendi, Tayyip Bey’i kümeye gönderdi. Tayyip Bey… Güya yenilmez Tayyip Bey… Partisinde hiç seçim kaybetmeyen Tayyip Bey Ekrem İmamoğlu’ndan ilk golü Beylikdüzü’nde yemişti. Üstüne de Ekrem İmamoğlu burada ona hattrick yaptı. İşte bu hazımsızlık bugün de seçimlerin üstünden bir yıl geçmesine, her fırsatta Recep Tayyip Erdoğan ‘milli irade’ demesine, sandığı güzellemesine rağmen geçen yıl ilk kez partisi ile kaybettiği seçimden sonra bu kez bu binayı oyla alamayacağını, Ekrem Başkan’ın bileğini mertçe bükemeyeceğini gördüğü için yargı sopası eliyle, bileğini kırmaya, bu binaya hileyle girmeye çalışmaktadır. İmamoğlu bu binada 40 bine yakın her siyasi görüşten, liyakatli, pırıl pırıl, kimi sağcı, kimi solcu, kimi başörtülü, kimi başı açık, kimi milliyetçi, kimi Alevi, kimi Sünni, her görüşten, her mezhepten, her dinden ama hak eden, ihtiyacı olan, başarılı, liyakatli gençleri işe aldı. Şimdi bu binaya kayyımla gelip, bu binaya kayyım atayıp, gençleri atıp, kendi gençlik kollarını, bu binanın liyakatli bürokratlarını atıp yandaşlarını yerleştirmek istiyor. Bunun için biz 19 Mart darbe girişiminden itibaren buradayız, Saraçhane’deyiz. Nöbetteyiz, eylemdeyiz, direnişteyiz. Burayı Erdoğan’ın kayyımına vermeyeceğiz.” “ERDOĞAN’IN BASKI REJİMİ ÇÖKMEK ÜZEREDİR” “Yarın Ekrem Başkanımız Vatan Emniyet’ten alınıp, Çağlayan Adliyesi’ne götürüldüğünde ve tarih önünde yargılanmak değil dünyanın en namuslu, en çalışkan, en kararlı siyasetçisine soru soranları cevapları ile yargılamak üzere Çağlayan’da olduğunda o zaman biz de Çağlayan’da olacağız. Günü geldiğinde nerede olmamız gerekiyorsa orada, ayrıla ayrıla değil, birleşe birleşe, omuz omuza direnerek nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Yarın gelişmelere göre Saraçhane ise Saraçhane, Çağlayan ise Çağlayan, Vatan ise Vatan, Taksim ise Taksim. Bugün burada biz büyük bir coşkuyla çok büyük engelleri aştığımızı bütün dünyaya gösteriyoruz. Bizi şu anda Türkiye’nin tüm televizyonlarının yanında, tabii bunu destekleyenler canlı yayında, köstekleyenler yarın manipülasyon yapmak için dört gözle ekran başında bizi izliyor. Ancak dünyanın bütün televizyonları, bütün ajansları burada izlerken, biz içindeyiz ne kadar görüyoruz bilmiyorsunuz, bilmiyoruz. Ama dünya ve Türkiye görüyor ki Tayyip Erdoğan’ın istibdat, baskı, yasak rejimi sallanmaktadır, çökmek üzeredir.” “İRADESİNE UZANAN ELİ, İSTANBUL’UN BİZZAT KENDİSİ KIRACAKTIR” “Şunu hatırlatalım, ey Tayyip Erdoğan 19 Mart darbesine kalkıştığın sabah beş gün süreyle İstanbul’da eylem yapmayı, yürüyüş yapmayı, toplanmayı, açıklama yapmayı yasaklamış, ‘Kalkışanlar dağıtılacaktır’ demiştin. Tayyip Bey, Tayyip Bey, ilk gece bu meydanda 120 bin kişi vardı, ‘Yarına yok’ dedin. Dün gece bu meydanda 160 bin kişi vardı. Dün televizyon izlerken elindeki kumandayı kırmışsın, yere atmışsın. O sırada ben 21 il 14 büyükşehir ve tüm Türkiye’de örgütümüzü, belediyelerimizi eyleme davet ederken, ‘İstanbul başta yarın akşam Özgür Özel‘in çağrısıyla Saraçhane‘de ve herhangi bir şehirde bir kalabalık toplanır, bir eylem olursa o valiyi, o emniyet müdürünü görevden alacağım’ demişsin. Anadolu’yu tehdit ettin. ‘Bugün hiçbir ilde eylem olmayacak’ dedin. Tayyip Bey bak bugün burada 210 bin kişiyiz, 210 bin. Sayın Erdoğan, İçişleri Bakanı telefonunu bekliyor. İstanbul Valisi’ni, İstanbul Emniyet Müdürü’nü görevden almazsan hatırım kalır, hatırım kalır. Ama performans ölçümü buysa ne valine ne emniyet müdürüne kıyma. Çünkü değil yenileri, kendin gelsen İstanbul’a vali olsan yine toplanacağız, yine toplanacağız, yine toplanacağız. Ant olsun ki Saraçhane bizimdir, Vatan Emniyet bizimdir, Çağlayan bizimdir, Taksim bizimdir. Birine lafın geçecekse, birine talimat vereceksen, böyle bu gençleri durdurmaya gücün yetmeyecek, emniyet müdürüne, valine değil atadığın yargı aparatına söyle İstanbul’un seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan ve belediye başkanlarımızdan, siyaset arkadaşlarımızdan, gazetecilerden, gençlerden, akademisyenlerden uzak dursun. Eğer Ekrem Başkan’a el uzatmaya kalkarsan İstanbul’un iradesine uzanan eli, İstanbul’un bizzat kendisi kıracaktır.” “300 BİN KİŞİYLE BURADAYIZ” “İstanbul’un iradesini tanımayanı, İstanbul’u yok sayanı bizim de Türkiye’de yok sayacağımızı bil. Meşruiyetini kaybedersin. Ekrem Başkan’a dokunan karşısında Türkiye’yi bulacaktır. Buradan İstanbul Emniyet Müdürü’ne bir kez daha sesleniyorum. Bu kitle buraya gelmiş. Bir kişinin burnu kanamamış. Şimdi biber gazıyla tahrik, emniyet araçları ile tahrik edersen burada olacak her şeyden sen sorumlusun Emniyet Müdürü, sen sorumlusun Sayın Vali. Şu anda arkadaşlar uyarıyor, 210 bin gözün gördüğü meydan, park ve bu uca kadarki alan. Ancak bugün tarihi yarımadaya gelen bütün yollar kesildi. Haliç’in üstündeki bütün köprüler kapatıldı. Toplu taşıma yasaklandı. 1,5 saat yürümeden bu meydana girmek olanaklı olmadı. İşte bu şartlar altında şu anda kalabalık Aksaray’a dayandı. Arkadaşlar beni düzeltiyorlar; 300 bin kişiyle buradayız. Ayrıca biz dün Ankara’yı ve 14 büyükşehri, 21 il belediyesini ve diğer illerde örgütümüzü eyleme çağırınca başta İzmir, Ankara, pek çok şehirde İstanbul'daki yasak kararını valilikler aldılar. Örgütümüze, dışarıya adım atanı perişan edecekleri tehdidinde bulundular. Ama buradan Ankara’daki yüz binleri, İzmir’i, Muğla’yı, Manisa’yı, Aydın’ı, Denizli’yi, Bursa’yı, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı, Balıkesir’i, Tekirdağ’ı, Trabzon’u, 81 ildeki meydanları, eylemleri selamlıyoruz. Türkiye yıkılıyor bu akşam. Biz kazanıyoruz, cesaret kazanıyor.” “SARAY REJİMİ İLE CESARETLE SAVAŞTI” “Bugün öğlen saatlerinde telefon geldi. Dediler ki ‘Ekrem İmamoğlu’nun ifadesi başlayacak.’ Avukatlarıyla birbirimize sarıldık. Bir selam yolladık. Emniyetteki ifade başladı ve tam altı saat boyunca onlar sordu, Ekrem Başkan cevapladı. Onlar sordu, Ekrem Başkan cevapladı. Soranlar yoruldu, o yorulmadı. Soranlar utandı, o utanacak hiçbir cevap vermedi. Ne bir haram lokma yedi, ne birisi gibi cana kıydı. Elinde ne kan, ne paranın kiri var. Yiğidim aslanım bu akşam da sizden ayrı, orada Vatan’da yatıyor. Selamlıyoruz kendisini. Yiğidimizi almaya yarın Çağlayan’a gidiyor muyuz? Yiğidimizi Çağlayan’dan alıp gelecek miyiz? O hep size güvendi, size inandı. Sizden aldığı güçle, bu saray rejimi ile cesaretle savaştı. Gün gelecek, devran dönecek, bu zalimler hesap verecek. Ekrem Başkan hepimizin haklarını verecek.” “MARJİNAL OLAN SENSİN ERDOĞAN” “Şimdi buradan bir kez daha uyarıyorum. Bu meydandaki gençleri, kadınları, bu meydana koşup gelenleri lekelemeye çalışanlara, onlara marjinal diyenlere şunu söylüyorum. Marjinal demek bütünden ayrı olan, aykırı olan demektir. Kıyıda, çeperde olan demektir. Bu meydanda birbirini sevmeyen yok, bu meydanda ülkesini sevmeyen yok. Bu meydanda kadın düşmanı yok, bu meydanda farklı düşünene, farklı giyinene nefret duyan yok. Bu meydanda dine, inanca karışan yok, cinsel tercihlere karışan yok. Bu meydan bir bütün olarak insanı seviyor, doğayı seviyor, hayatı seviyor, hayvanı seviyor, birbirini seviyor. Bu meydandan farklı olan, marjinal olan sensin Erdoğan, sensin marjinal.” “ESAS HAİNLER KANUNSUZ EMRİ VERENLERDİR” “Bu meydandaki gençlerin karşısına polisi dikiyor. Bir kere şunu bilelim. Polis kim? Polis bu vatanın evladı, polis bir emeklinin evladı, bir öğretmenin evladı, bir çiftçinin evladı. Polis, atanamayan bir öğretmen. Polis beş sene önce bu meydandaydı, ama atamadın. Polis, iktisadi idari bilimleri bitirip kadro vermediklerin, polis, babasından kalan tarlayı ekip de geçinemeyen. Polis, babasının esnaf dükkanını artık çeviremeyen, polis, holding sahibinin evladı değil, polis zengin değil. Polis para babalarının çocuğu değil, polis gariban. Sen polisi, bu vatanın evladını, bu vatanın evladına kırdıramazsın, kırdıramazsın. Polis kardeşim, bu meydandaki senin üniversitedeki heyecanını yaşayan ve belki Erdoğan iktidarda kalırsa senin gibi hayal kırıklığına uğrayacak gençlerdir. Polis Bursa’daki havlucu Recep Amca’nın oğludur. Polis Manisa’daki Sadriye Teyze’nin torunudur. Polis Adana’daki celebin, Çukurova‘daki pamukçunun, Mersin’deki narenciyecinin, Iğdır’daki çiftçinin oğludur polis. Tekirdağ’daki göçmen, İzmir’deki vatansever emekli öğretmenin evladıdır polis. Ve bu meydan tamamen o polisle çatıştırmak istedikleriniz, bu ülkeyi sevenlerin, bu ülke için can verecek kadar bu ülkeyi sevenlerin doldurduğu bu meydan Türkiye’dir. Erdoğan marjinaldir. Ne bu meydan marjinal, ne bu polis katildir, ona anayasa dışı, kanunsuz emri verenler esas hainlerdir. Haksızlardır, yolsuzlardır.” “DİKTATÖRLER MEYDANLARDAN KORKARLAR” “Protesto anayasal bir haktır. Protestoyu, sokağı, meydanı, eylemi kriminalize etmek isteyenler bundan korkan diktatörlerdir. Demokratlar meydanlar korkmaz. Demokratlar cesur olur, protestoya saygılı olur, anlayışlı olur. Ama diktatörler meydanlardan korkarlar. Eğer Erdoğan sen bu meydandan korkuyorsan sen de bir diktatörsün, sen de bir diktatörsün. Bunun için ben buradan bu meydanları dolduran Erdoğan’a itiraz edenlere soruyorum. Artık bu iktidarı değiştirmenin vakti geldi mi? Peki biz buna karar vermek için bazı sorulara cevap vermeliyiz. Erdoğan halen daha oturmak, yeniden aday olmak, yeniden seçilmek, seçilebilmek için rakiplerini hukuksuz yollarla devirmek, saf dışı bırakmak istiyor. Erdoğan’a soruyorum, size soruyorum. Bunca yıllık iktidarın sonunda millet daha mı zengin? Millet daha mı mutlu? Millet daha mı huzurlu? Peki gençler gelecekten daha mı mutlu? Peki bu ülkede yoksulluk bitti mi? Millet eskisine göre zengin mi? O zaman biz başımızda bu iktidarı niye tutalım? Biz bu iktidarı yeneceğiz, biz bu iktidarı devireceğiz, biz bu iktidarı göndereceğiz. Başka çaresi yoktur.” “KENDİ AZDIRDIKLARININ DARBESİNDEN CANINI ZOR KURTARAN ERDOĞAN, ŞİMDİ 19 MART DARBESİNE KALKIŞIYOR” “Şunu söylemem gerekir ki bu iktidarı, demokratik olmayan, hukuki olmayan yollarla, bir darbeyle uzaklaştırmaya çalıştılar. Kim yaptı bunu? Yine kendilerinin etle tırnak gibi olduğu. Kim yaptı bunu? Ne istediyse verdikleri. Kim yaptı bunu? İktidara aynı ittifaktan yürüdükleri yaptı. 15 Temmuz gecesi bu iktidarın karşısına Fetullahçı bir çete geçti. Eğer başarsaydı Humeyni gibi gelip devletin başında dine bağlı bir devlet kuracak, bir diktatör olacaktı. O gece Cumhuriyet Halk Partililer, demokratlar bu meydanda toplananlar darbe AK Parti‘ye yapılıyor diye düşünüp, darbenin yanına değil, karşısına geçtiler. Çünkü biz gerçek demokratlarız. Ama Recep Tayyip Erdoğan kendi azdırdıklarının darbesinden canını zor kurtaran, bizlerin de darbeye destek vermemesi ile bu ülkede büyük bir demokrasi sınavını birlikte vermemizle iktidarını sürdüren Erdoğan, şimdi 19 Mart darbesine kalkışıyor. O gün nasıl Fetullahçılara, Fetullahçı terör örgütüne geçit vermediyse bugün de Recep Tayyip Erdoğan’ın yargı darbesine geçit vermeyecek, Ekrem Başkan’ı ona teslim etmeyeceğiz.” “BARIŞIN ÖNÜNDE SAYGI İLE EĞİLİYORUM” “Bugün hep birlikte İstanbul’u kimlerle kazandıysak herkes burada. İstanbul İttifakı burada. Sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, sosyalist demokratlar ve Kürt demokratlar burada. Bugün yeni bir yıl, yeni bir umut, bahar ve barış umuduyla Nevruz Ateşi’ni yakanlar, üstünden atlayanlar burada. Kürtleri, Türkleri, Nevruz’u kutluyorum. Bugün yolladığımız mesajı Diyarbakır Meydanı’nda okuyanlara seslendiğim gibi Nevruz’u kutluyorum. Kürtlerin Nevruz’unu, Türklerin Nevruz’unu kutluyorum. Yeni yılın, umudu ve barışın önünde saygı ile eğiliyorum.” “İSTANBUL BAROSU’NU YENİDEN ALACAĞIZ” “Bugün aramızda dünyanın en büyük barosunun, en onurlu mesleğinin, savunma mesleğinin üyeleri, mensupları var. Bugün dünyanın en büyük barosunun, İstanbul Barosu’nun mensupları var. Ve bugün bu iktidarın yargı aparatları gittiler, İstanbul Barosu’na utanmadan kayyım atadılar. Baro yılmaz, avukatlar yılmaz. Savunma mesleği susmaz, bu mücadele bitmez. İstanbul Barosu’nu yeniden alacağız. Demokratlar alacak, biz alacağız. Avukatlar barolarını Tayyip Bey’in elinden geri alacaklar. Hepsinin arkasındayız.” “KÖTÜCÜL AKIL, SARAYIN AKLI VE APARATLARI AVUCUNU YALADI” “Bugün bir darbe girişimi daha oldu. 1919’un 5 Eylül’ünde ilk kurultayını yapan, 106 yıllık bir çınara, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atamak, bu sayede 23 Mart Türkiye’nin baharını, demokrasi devrimini sakatlamak isteyenler CHP’ye kayyım atamak için delil bulamadılar, kanıt bulamadılar. İtirafçı yarattılar. Yalanlarını denk getiremediler. Onlar kayyım atamak için türlü kumpaslar kurarken, Atatürk’ün partisini, Gazi’nin partisini bu rejimin kirli ellerine teslim etmemek için, bu pazar günü yapılacak Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına büyük bir sinerji katacak, destek katacak olan seçimi saray iptal ettiremesin diye Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı sıfatıyla tüzüğümüzün verdiği yetkiyi kullanarak, 15 gün sonrasına Olağanüstü Kurultay kararı aldım. Bu aldığımız kararla, bugün akşam 17.00 sularında Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atayıp, pazar günkü ön seçimi iptal etmek isteyen kötücül akıl, sarayın aklı ve aparatları avuçlarını yaladılar. Hep birlikte 15 gün sonra o sarayın kirletmeye çalıştığı kurultayımızda hep beraber destek yenileyerek, irade tazeleyerek sarayın karşısına hep beraber dimdik dikileceğiz.” “SARAÇHANE’DEN İZMİR’İ SELAMLIYORUZ” “Türkiye’nin bu akşam seçme ve seçilme hakkına, sandığına ve bundan sonra demokrasiye sahip çıkmak için İzmir’de muazzam bir kalabalık toplandı. İzmir’i de hazmedememişler, polis müdahalesi var. Buradan, İstanbul’un kalbinden, Saraçhane’den 300 bin yoldaşımızla İzmir’i selamlıyoruz ve buradan Erdoğan’a sesleniyoruz: Erdoğan, İzmir’den ellerini çek. Şimdi Tayyip Bey duymamış olabilir. İzmir’de yaptıklarından sonra, dün akşam burada yaptıklarından sonra, bugün tüm Türkiye’yi tehdit edip de bu yüz binler, Türkiye’de milyonlar ona geri adım attırınca halen daha hazımsızlık yapıyor ama artık Ekrem Başkan’ın İstanbul’da aldığı halk desteğini yok sayıp ona saldırıyorsan bu vakitten sonra senin yapacağın valinin istifasını almak veya emniyet müdürlerini görevden almak değil, bir an önce istifa etmektir.” “TUTSAK OLDUKLARI YERLERDEKİ TÜM CANLARIMIZ… AZ KALDI” “Buradan sadece Ekrem Başkanımızı değil… Bir partinin genel başkanı bugün içeridedir. Sayın Ümit Özdağ’ı... Bir partinin eş genel başkanları içeridedir. Sayın Selahattin Demirtaş’ı, Kocaeli Cezaevi’nde yatan Eş Başkan Figen Yüksekdağ’ı, hepimizin adına Gezi’de olan, müzakere eden, ağaçları kurtaran, kestirmeyen, AKM yerine AVM yaptırmayan Gezi’deki yoldaşlarımızı, Tayfun Kahraman’ı, Can Atalay’ı, Hatay’ın seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ı, insan hakları savunucusu Osman Kavala’yı, Bakırköy Cezaevi’nde yatan Mine Özerden’i, Çiğdem Mater’i, tek suçu Kürt olmak, barışı savunmak olan, aylarca iddianame bekleyen, mayısa kadar da davası bekletilen, tek suçu barış savunucusu ve Kürt bir akademisyen olmak olan Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer’i, partimizin evladı, Beşiktaş’ın evladı canımız Rıza Akpolat’ı, Beykoz Belediye Başkanımız canımız Alaattin Köseler’i, şu anda Vatan Emniyet’te bulunan Şişli Belediye Başkanımız canım kardeşim Resul Emrah Şahan’ı, Beylikdüzü Belediye Başkanımız sevgili Murat Çalık’ı, Vatan’daki canları, Silivri’deki yoldaşları, tutsak oldukları yerlerdeki tüm aydınları, tüm öğrencileri, tüm emekçileri ve tüm canlarımızı, vatandaşlarımızı saygı ile selamlıyorum. Az kaldı.” “ŞİİRE SALDIRDI” “Şimdi hep aynı ant, aynı inanç, aynı kararlılıkla yürüdük ve büyüyoruz, çoğalıyoruz, güçleniyoruz. Bize moral geliyor, bize moral veriyor cesaretiniz, onları korkutuyor, onları mahkum ediyor. Dün Gezi’de olmak lazımdı, Gezi’deydik. Bugün burada olmak lazımdı, Saraçhane’deydik. Yarın saatini duyuracağız ama icap ederse Saraçhane‘de, icap ettiğinde Vatan’da, icap ettiğinde Çağlayan’da, kafamızı bozarlarsa Taksim’de olacağız. Ekrem Başkan bugün altı saatlik yorucu ama yorulmadığı, soranları yorduğu, üzülmediği, korkanları üzdüğü, utanmadığı ama onu oralara götürenleri utandırdığı savunmasının sonunda avukatınıza, avukatına bir şeyler yazıp şöyle uzatmış. Demiş ki, ‘Özgür Başkan akşam selamımı söylesin ve Saraçhane’ye desin ki, İstanbul’a desin ki, Türkiye’ye desin ki, ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.’ Selam olsun Ekrem Başkan’a. Arkadaşlar hani bir şiir düşmanı var ya, şiir düşmanı. Bir şiir okuyup da hapse düşen, üç ay yatıp da o mağduriyeti 23 yıl anlatan bir şiir düşmanı var. Siirt’te bir şiir okudu, hapse koydular. Yanlıştı ama koydular. Üç ay hapiste yattı, çıktı. Partisinin başındaydı, ama aday olup milletvekili olamadı. O süreçte bir partinin başkanı iktidar olduysa partisinin başındaysa başbakan da olsun diye anayasa değişti. Siirt’teki milletvekilleri istifa etti, o oradan gitti Meclis’e girdi, başbakan oldu. Yani Siirt’teki şiirden mağduriyet, Siirt’in oylarıyla galibiyet ve sonra yıllar sonra Siirt halkının yüzde 60’la seçtiği belediye başkanına utanmadan kayyım atadı. İşte size Erdoğan üçlemesi. İşte Erdoğan’ın üçlemesi. Siirt’te mahcubiyet, Siirt’ten memnuniyet. Siirt’e ihanet. İşte bu Erdoğan Bertolt Brecht’in şiirini bir terör örgütünün şarkısı sandı döndü ve o terör örgütü şarkısı dediği Bertolt Brecht’in şiirine saldırdı.” “KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA” “Ne diyordu Bertolt Brecht; ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.’ Erdoğan bir şiiri bin kere okuyup, bir şiirden bin mağduriyet doğuruyor da acaba hiç böyle bir şey gördü mü? O şiiri bir başına bin kere okuyadursun Ekrem Başkan’ın selamını 250 bin kişi alıp, hep bir ağızdan okuyor. Şimdi hep beraber Erdoğan’a yoldaşlık nasıl olur, dava arkadaşlığı nasıl olur, bir lidere, bir seçilmişe nasıl sahip çıkılır, bir kez daha hep beraber gösterelim. Ve ben başlıyorum 250 bin kişilik, Saraçhane korosuna Ekrem Başkan’ın selamını emanet ediyorum. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” Helal olsun size. Ey Erdoğan sen bu yürekleri mi yeneceksin? Sen bu Saraçhane’yi mi yeneceksin? Sen bu yoldaşları Ekrem Başkan’ın bu yol arkadaşlarını mı korkutacaksın? Bizi mi susturacaksın? Biz hep birlikteyiz, hep beraberiz, hep birlikte kazanacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.” “ÜZÜLMEYİN ÇOCUKLAR, GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ” “Değerli arkadaşlar sürekli notlar geliyor. İstanbul’da metroların, otobüslerin kapandığı, yolların kapandığı, otobüslerin durdurulduğu bu akşam 300 bin kişinin bu hatta olduğu, ancak ara sokakların, bağlantı yollarının tamamının dolduğu, bu meydanın 400 bin, 500 bin kişi olsa almayacağı, sığmayacağı, İstanbul’un hala buraya aktığı bir akşamı yaşadık. Hepinizi yürekten kutluyorum. 14 yaşındaydım, 1987 - 88 Dikili Festivali’nde Türkiye solu yeniden nefes almaya başlamıştı. O gün umutsuz solcuları, aslan sosyal demokratları, darbeden çıkmış, ayağa kalkmaya çalışan sosyal demokratları selamlayan biri vardı aramızda. Hepimize diyordu ki, ‘Korkmayın, üzülmeyin gençler. Güzel günler göreceğiz. Güneşli günler.’ Edip Abi, Edip Akbayram’ı hasretle, rahmetle anıyoruz. O devrimciyi saygı ile selamlıyorum. Ekrem Başkan da sizleri Edip Akbayram’ın sözleri ile selamlıyor. Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler. Motorları maviliklere süreceğiz.”

Özel: “Ekrem İmamoğlu, Girdiği Her Seçimde Erdoğan’ı Yendi” Haber

Özel: “Ekrem İmamoğlu, Girdiği Her Seçimde Erdoğan’ı Yendi”

“HADİ PENGUEN GÖSTERMEYE DEVAM EDİN” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından geldiği Saraçhane’deki dördüncü gününde basın toplantısı gerçekleştirdi. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Değerli arkadaşlar ilk andan beri olduğumuz gibi Saraçhane’deyiz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve İstanbul’un bu simge mekanındayız” dedi. Özel, şöyle devam etti: “İSTANBULLULARIN İRADESİ KİMİ İSTİYORSA İSTANBUL ONA EMANET EDİLİR” “İstanbul, İstanbulluların iradesi ile yapılan yerel seçimlerle kim tarafından yönetilmesi isteniyorsa ona emanet edilir ve o emanet Saraçhane’de devralır, devredilir. 15 Temmuz darbesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ele geçirmek isteyenler de Saraçhane’ye yönelmişlerdi. Bu yüzden İstanbul’un son seçilmiş belediye başkanı ve son üç seçimde. Biri hazımsızlıktan ötürü İstanbullunun kararına ‘Ya sen bu kararı verdin ama ben bunu tanımıyorum. Bir daha düşün’ denildiği için tekrar edilen 2019 seçimleri ile birlikte İstanbullular üç kez sandık başına gittiler, perdeyi çektiler, ellerini vicdanına koydular ve mührü Ekrem İmamoğlu’nun üstüne bastılar. Dediler ki, ‘Bu şehri senin yönetmeni istiyoruz. Oysa 25 yıldır o güne kadar Tayyip Erdoğan ve atadıkları İstanbullulara, önerdikleri yönetiliyordu. Tayyip Bey’in kendine ya da İstanbullulara önerdiklerine, atadığı adaylara oy verildi. Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle; ‘İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. Örneğin Tayyip Bey geldiğinde İstanbul’da sadece dört gökdelen vardı, şu anda 235 gökdelen var ve bunların tamamına yakını Tayyip Bey ile atadıklarının döneminde ruhsatlandırıldı. Bunlar, İstanbul’un bağrına saplanan hançerler olarak ifade ediliyor. Zaman zaman şehrin siluetini bozmaktan bahsediliyor. Mesela bunlardan biri yapıldığında ve tepkiler çok olduğunda Tayyip Bey yapana küstü. Çok yakındı, küstü. Çünkü ‘Bunu tıraşla’ dedi. ‘Tıraşlamam’ dedi, inat etti. Küstü ona. Sonra rahmetli annesine Allah nur içinde yatırsın, Tenzile Hanım’ın adını verdikleri bir imam hatip yapınca da barıştı. Gökdelen duruyor, imam hatip de duruyor.” “BÜKEMEDİKLERİ BİLEĞİ YARGI SOPASIYLA KIRMAYA ÇALIŞIYORLAR” “Şimdi bu şehri İstanbulluların emanet ettikleri Ekrem İmamoğlu… Dün Beylikdüzü’ndeydik. Bu hikayenin başladığı yerdeydik. Futbol deyimlerini kullanmayı seven iki siyasetçi; mevcut Cumhurbaşkanımız ve bir sonraki Cumhurbaşkanımız. Biri ‘Ben iyi futbolcuyumdur’ diyor, hatta ‘Hiç kırmızı kart görmedim’ diyor. Sonra gördüğü çıkıyor ortaya kendi ağzından. Biri de ‘Ben gol yemem, iyi kaleciyimdir’ diyor. ‘Bazen de gol atarım’ diyor. İşte Ekrem İmamoğlu’nun Tayyip Erdoğan’a ilk golü attığı Beylikdüzü’ndeydik. Biliyorsunuz birinci golü attı, ondan sonra da hattrick yaptı, üç kez daha üst üste onu yendi. Türkiye siyasetinde yenenler ve yenilenler var. Tayyip Bey Beyoğlu belediye başkanlığında yenilmişti, milletvekili adaylığında yenilmişti, sonra partisini kurduğundan beri bizi yendi. Biz de onu 31 Mart‘ta yendik. Yenen var, yenilen var. Şu ana kadar yenilmeyen, bir tek Ekrem İmamoğlu var. O girdiği her seçimde Tayyip Bey’i ve atadıklarını yendi. Şimdi o Ekrem İmamoğlu’na, bükemedikleri bileği yargı sopasıyla kırmak için saldırıyorlar. Hep söyledik, ‘Haksızca, hukuksuzca bir iş var’ diye. Burada tabii benim kullanacağım bütün cümleler, yürütülmekte olan ve gizlilik kararı olan bir soruşturmanın gizliliğine halel getirmeyecek cümleler olacak. Ama tüm vatandaşlarımızın da bilmesi gerekenler...” “HER BİR SORUYA BELEDİYE BAŞKANI CEVAP VERSE İŞİ KİM YAPACAK?” “Şu anda içeride 106 kişi gözaltında. Öyle isimler var ki… Ekrem Başkan’a da soruyorlar, ‘Bunu tanıyor musun, bunu tanıyor musun?’ Gözaltında olan bu kişiler soruluyor, biz de bazı isimleri arkadaşlar herkes birbirine soruyor bu binada mesela. ‘Bu nereden çıktı, bu kim?’ falan diye. Bilmediğimiz isimler oluyor. Şimdi anladık, bütün açıklığıyla anlatıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ismi anılan şirketlerine, ihale alan kim varsa ve o şirketlerde ihale yetkilisi kim varsa bunların isimleri alınmış ve hepsi evlerinden toplanmış. Bu yöntemle ilerlerseniz mesela dört şirket adı daha yazar, yarın 100 kişiye daha operasyon yapabilirsiniz. Örneğin X belediyesi, bu yöntemle Konya Büyükşehir’e gidersiniz orada da sabahın köründe 150 kişiyi alabilirsiniz. Hiçbir kısıt yok. Çünkü ihaleyi verirken imza atanlar. İhaleyi alan şirketin bütün yöneticileri. Listemiz bu arkadaşlar. ‘Hayır’ diyen beri gelsin. Çağırsınlar, örneğin A Haber’e gideyim, sorsunlar anlatayım. Yani 106 kişilik suç örgütü bir basit tanımdan ibaret. İhaleye imza atanlarla… Hatta ihaleye imza atanlar hiyerarşik olarak yukarı. Çünkü Ekrem Bey’in bu ihalelerin hiçbirinde imzası yok. Madem baştasın, baş sanıksın gel bakalım. Normalde belediye başkanları imza atmadıkları, yetkili olmadıkları hiçbir ihaleden sorumlu tutulamaz. Sorumlu tutarsanız Türkiye’de bir belediye başkanı görevine devam edemez. Çünkü her ihaleye biri itiraz eder ve bir soruşturma açılır, her gün orada olsun. İBB’de aynı anda 325 denetçi, 325 müfettiş görev yapıyor. Her bir soruya belediye başkanı cevap verse, işi kim yapacak? Bir belediye başkanı yetmez o müfettişlere. Bu 106 kişi de mesela şu var. İhaleyi almış bir şirket. Şirketin sahibi, şirket kurarken yedi kişi lazım; oğlunu yazmış, kaynını yazmış. Onları da almışlar. Şu anda içeride niye olduğunu bilmeyen, ‘Senin kayınbirader ne iş yapıyordu?’ deyince ‘Reklamcı galiba, bir işler yapıyor’ diyen zavallılar duruyor. ‘Babam benim outdoor reklamlar veren biri, bilmiyorum.’ ‘İBB?’ ‘Bilmiyorum kimle çalıştı?’ diyen sabicikler duruyor, 22 yaşında, üniversite öğrencileri. Hepsini toplamışlar.” “BUNA ALGI OPERASYONU DİYORLAR” “Şimdi bunlar nasıl suçlanacak? Allah için bir kanıt yok, göreceksiniz. Elde işlemleri şaibeli hale getirecek gizli tanık var. İsmini kapatacağım. Mesela bazılarına hiçbir şey dememiş, o çocuğa soru da soramıyorlar. Tek suçu, bilmem ne reklam şirketinin yönetim kurulunda olmak. Babası ‘Yedi kişiyi doldursun’ diye oğlunun adını yazmış, yönetime almış. Kaynını yazmış… Ama bazılarına ağır ithamlar var. Onlara uzun sorular sorulması gerekiyor. Bakın gizli tanık hikayesi… İsmi kapatmak durumundayım. Gizli tanık demiş ki ‘Bir firmanın yetkilisi bu.’ Parantez içinde. ‘İsimli şahıs da naylon fatura kesmektedir.’ Şimdi gizli tanık ‘naylon fatura’ diyorsa bu adamı alacaksın, faturaları da koyacaksın, ‘Bu işi ne zaman yaptın, kime yaptın, bu parayı nereden aldın?’ diyeceksin. Bu ciddi bir iddia. Şimdi gizli tanık burada işler, somuta varacaksan. Dersin ki ‘Faturalar naylonmuş, yapmadığın işi faturalandırmışsın, vermediğin malı faturalandırmışsın.’ Bu önemli. Tabii haklı olarak çıkarsın konuşayım dediğim A Haber’de ‘İBB’nin algı operasyonlarını kim yapıyordu?’ diye… Şimdi algı ya. Birini hırsızlıkla itham edeceksin ve köpürteceksin. İBB neye algı yapıyor olabilir? ‘Eskiden yollar kötüydü, şimdi trafik hızlı akıyor’ diye algı yapacak, bunu köpürtecek. Buna algı operasyonu diyorlar. Bunları yapıyormuş bu kişi. Bunun faturası olur mu? Ekrem İmamoğlu’nu övme faturası olmaz değil mi? Tayyip Bey’i yerme faturası olmaz. Algı operasyonu bu. Buna başka bir fatura keseceksin, parayı alacaksın, algıyı yapacaksın, tam bu. Ben öyle anlıyorum. Herhalde bunun için tutuldu bunlar. İşte o gizli tanığın verdiği isim, algı operasyonlarını yapıyormuş ismini kapatmak durumundayım. Ve o algı operasyonlarını yapan arkadaş, İmamoğlu soruşturmasının kilit ismiymiş. Burada yazıyor kilit isim. İmamoğlu ile de fotoğrafları var. Ve bu firmanın adı belli, algı operasyonu yapan bu kötü şirket.” “FAHRETTİN ALTUN DA YETKİ VERMİŞ” “Ekrem Bey'den parayı örneğin 29 Ekim ilanı için alıp, operasyonu için kullanıp, kestiği faturaya da gizli tanığın ‘Naylon fatura’ dediği şirket. Böyle yapılıyorsa doğru. Ama bu şirket o kadar itibarsız bir şirket değil ki. Bakın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok önemsediği Cumhuriyetin 100’üncü yıl kutlamalarında bir genelge yayımladı. İletişim Başkanlığınca uygun görülen sponsorluk veren firmalarla anlaşma yapacağını, onların da Kamu İhale Mevzuatından muaf. Öyle ya 100’üncü yıl mevzuata takılmadan iş yapsınlar, takır takır iş yapsınlar. Böyle bir genelge yayımladı. İletişim Başkanımız Fahrettin Altun da bu yetkiyle bir firmaya yetki vermiş arkadaşlar. Herhalde algıcı kötü bir firma olsa verilmez. Yine şahsın adı saklı, 4,5G firması bütün işlemlerde yetkilendirilen tek firma olmuş. Değerli arkadaşlar bu 4,5G firmasının sahibi olan arkadaşımız, 29 Ekim 100’üncü yıl etkinliklerinde Türkiye Yüzyılını götüren, Türkiye Yüzyılı kampanyalarını yapan, bütün bakanlıklardan, İletişim Başkanlığı’ndan milyarlarca TL alan bir firma. Ve bu arkadaşımız 2019’daki seçimden önce de 2015’ten beri İBB’de çalışıyor. AK Parti zamanından beri çalışıyor. Uzun bir mukavelesi var. Bittiği güne kadar da takır takır çalışıyor, ihalelere giriyor, para alıyor. Şimdi bu arkadaşımızı da sabah 06.00’da gitmişler evinden çoluğunun çocuğunun önünde hırpalaya hırpalaya almışlar, getirmişler arkadaşlar. Cumhurbaşkanlığının da iş verdiği, İBB’nin de verdiği ama gizli tanığın ‘Naylon fatura kesti’ dediği kişi. Bakın arkadaşlar evden ele geçirilme listesi. ‘Elde, elde, elde, tutukladık diyor. Bunlar firarda, bunlar sonra bulundu. İlk sabah ya örneğin bunların içinde Buğra Gökçe, İPA’nın Başkanı, değerli bir arkadaşımız. Sabah evde bulamamışlar. Bulununca eldeye geçiyor. Bir kişi, şubeden serbest. Yani polis daha almış, şubeden serbest. Allah Allah. Bu kişi şubeden serbest. O zaman bu içeride olmadığına göre ben soruşturmanın gizliliğine halel getiremem. İsmi açalım bakalım. İsim Serdar Haydanlı. Şubeden serbest. Niye aldınız oğlum bırakın, denilip şubeden bırakılan arkadaş. Efendim gizli tanığın bütün suçlamalar içinde çocuğa, kayınbiradere bir şey diyemiyor ya. Ekrem Beye, ‘Naylon faturaları kesen isimdir’ dediği kişi. Serdar Haydanlı, gizliliği yok, şubeden serbest. Sabah Gazetesinin bu haberine göre İBB’nin tüm algı operasyonlarını yapan kişi. ‘İBB algı operasyonlarını yapıyordu. Kim bu Serdar Haydanlı, her taşın altından çıkan isim. 4,5 G. Şubeden serbest. ‘Ekrem İmamoğlu soruşturmasında adı geçen kim bu Serdar Haydanlı?’ şubeden serbest. Ekrem bey burada. Yan yana gibi gösteriyorlar Ekrem Bey'in ilk sabah görüntüsü. Haydanlı kazandığı parayla bir papağan almış omzuna. Türkiye Yüzyılı diye konuşan papağan. Şubeden serbest. Küstah fotoğraf koymuşlar. Sabah böyle adamları sevmez. Çağdaş bir görüntüsü var.” “AK PARTİ DÖNEMİNİN BÜTÜN İŞLERİNİ YAPAN İSİM…” “‘İmamoğlu soruşturmasındaki kilit isim, Serdar Haydanlı’nın gizemi.’ Şimdi arkadaşlar siz gazetecisiniz, kiminizi Ankara’dan tanırız, kiminizi buradan biliyoruz. İyi gazetecilersiniz. Bu haberleri arasanıza, bu haberler bende var, arasanıza. A Haber, yandaş kanalların hepsi, TRT… Tüm haberleri, bunları sildiler. İnanıyor ya insanlar ‘A Haber yalan mı söyleyecek ya koskoca şey.’ Bak algı operasyonlarını yapan kişi. Ekrem İmamoğlu’nun naylon fatura kesip İBB’yi soydurup, algı operasyonu yapan Serdar Haydanlı. Şubeden serbest. Niye biliyor musunuz arkadaşlar? Bunu Ekrem Bey’e sordular, ‘Serdar Haydanlı?’ Bilemedi. Biz de bilemedik. Okuduğumuza göre naylon fatura kesmiş. Gördüğümüze göre AK Parti döneminin bütün işlerini yapan, sözleşmesi 2021’de bittiği için… Ben bu Ekrem Başkan’ın da bu huylarına gerçekten… ‘Adamın sözleşmesi var’ demiş, ihalelere girdiği, aldığı işlere iki yıl daha takır takır... Tayyip Bey olsa ilk gün gırtlağını sıkar. ‘Sen Ekrem Bey’in adamısın’ diye, iş vermez. Sordum, 2021’e kadar iş mi yaptı İBB’de? ‘İhaleye girse, alsa yine yapardı’ diyorlar. Açık ihale, kazanmış. İki yıl boyunca buranın reklam işlerini yapmış, parasını da almış. Bu arkadaşı Ekrem Bey tanımıyor. Biz tanımıyoruz. Ama Cumhurbaşkanımız tanıyor. İletişim Başkanımız tanıyor. Çünkü bir tek ona muafiyet veriyor ‘Türkiye Yüzyılı’nı anlatsın diye. Kamu İhale Mevzuatı’na tabii olmadan, vergi muafiyetleri ile, ışık hızıyla, ‘Türkiye Yüzyılı’ anlatacağız. İletişim Başkanlığı kimi ilan ederse ona imkan var. O da bir tek bunu, o da bir tek 4,5G’yi, o da bir tek bu arkadaşı muaf tutmuş. O arkadaş da bir tek bu arkadaş. Sabah 06.00’da evden alınıp herkes gibi şubeden serbest bırakılmış. Bakın herhangi bir firmanın yedi yönetim kurulu üyesini de aldılar ‘İBB’ye reklam yapıyor’ diye. Konuyla ilgili, ilgisiz. Bugün akşam serbest bırakılırlar. Dört gündür içeride tutuluyorlar. Şubeden serbest değiller. 21 yaşında ve üniversite öğrencisi, babası şirket kurarken ‘Oğlum da hissedar olsun’ diye yazmış, şubede ‘elde.’ Serdar Haydanlı, evde. Çünkü ona gelen telefonla bırakıldı. Oysaki gizli tanık ifadesinde ‘Naylon faturaları kesen isim’ diyor. Ben daha ne diyeyim arkadaşlar?” “SEN HABERİ SİLMİŞSİN” “Şimdi ben karşıma Adalet Bakanı olur, İletişim Başkanı olur, eğer cesareti varsa Sayın Cumhurbaşkanı olur, birini istiyorum. Soruları A Haber'de anchormen soracak. Ben cevaplayacağım, karşımdaki cevaplayacak. Akın Gürlek’e ‘Al hepsini bunların, yap bir algı operasyonu…’ Hepsini aldılar. Listeye göre alıyor ya, 2019 - 2021 arası iş yapan firma diye. Bu arkadaşı; Serdar Haydanlı’yı da aldılar. Serdar Haydan’lı bir de mahir adam. Ben Ekrem Başkan’la telefonda görüşemezken o nasıl başarıyorsa gözaltındayken? Ben Türkiye protokolünün dördüncü ismiyim, İBB Başkanım’la gözaltına alındığı andan itibaren bir telefon görüşmesi yapamadım. Ama bu arkadaş kimi aradıysa, hani HTS kayıtları var ya, o sabah kimlerle görüşmüş? Haydi çıkaralım. Biz bunları çıkaracağız yarın. O aradığı kimi aramış? Sonra Akın Gürlek‘i kim aramış? Akın Gürlek de şubeye hangi talimatı vermiş? ‘Şubeden serbest.’ Bunun dışında bir soruya cevap vermeyeceğim. Bu haberi yapmayanlar, yarın günü geldiğinde bu basın toplantısını izleyip ‘Sen bunun haberini nasıl yaptın?’ sorusuna bana değil evlatlarına cevap verecekler. Bu haberi görmeyenler, bu haber yayınlanırken yayından çıkanlar, bu basın toplantısını görmeyenler, ey A Haber sen de şu kadar namus, şu kadar izan, şu kadar insaf varsa haydi yap, fikr-i takip diye bir şey var. ‘İBB’nin algı operasyonlarını yapan, her taşın altından çıkan…’ Yapsana bir fikri takip? Ama sen haberi silmişsin, haberi silmişsin. Şimdi kim algıcıymış, kim yalancıymış, kim namusluymuş, kim masum insanların namusuna kara çalarmış, gördük mü arkadaşlar? Buradan sonra haydi buyurun gidin Çağlayan’a. Sorun soru. Sorduğunuz sorudan biz utanmıyoruz. Ekrem İmamoğlu‘nun sorduğu ve soracağı sorulardan kim utanacak görelim bakalım.” “BÜYÜK ALÇAKLIK YAPILIYOR” “Bugün kimi mahkum ederseniz edin, vicdan terazisinde kimi mahkum ederseniz edin, tarih önünde mahcupsunuz, mahkumsunuz. Yarın, bugün göreceğiz bakalım. Buradan merkez medyaya sesleniyorum. Bütün reklamları belli bir gelir seviyesinin, belli bir evi eğitim seviyesinin üzerinden alırsın. Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni yüzde 70’ler, oraya çıkardığın iki yorumcu ile denge kurar gibi yaparsın, bu soruşturmada bütün suçu bize yıkarsın. Daha hiçbir şey yokken, gizliyken. Buradan söylüyorum. Merkez medyaya, haber kanallarına. Bu haberleri görmeyin, yapmayın. Pazartesi günü tüketimden gelen gücünü kullanmayan, size hedefe koymayan, ‘Buna sessiz kaldılar görmediler’ diyen, Gezi’de penguen verip de ertesi gün nedamet getirenlere söylüyorum. Polisin ‘220 bin’ dediği, gözün 500 bini gördüğü, dronun 1 milyon çektiği bir gece mitingini görmeyenlere söylüyorum. Sizi izleyen, bize oy veren yüzde 70, sizi izleyenin yüzde 70’i, tüketimden gelen gücünü, diğer firmalarınızın ürünlerini tüketirsem, reklamlarınızı izletirsem namerdim. Hadi bakalım görmeyin, hadi penguene devam edin. Hadi penguen göstermeye devam edin. Gezi’nin ilk iki gün, üç günü olduğu gibi. Hadi, bana diyor, ‘Çok telefon geliyormuş yukarıdan.’ Aşağıdan telefon getireceğim size, aşağıdan. Milyonlardan, 10 milyonlardan. Restoranını açacaksın, yemeyi bize satacaksın, marketinden bize alışveriş yaptıracaksın, yurtdışından getirdiğin arabayı benim seçmene satacaksın sonra bu iğrençlikler olunca da karşı tarafa geçeceksin. Herkes tarafını bilecek. Ya tarafsız olun, ya bundan sonra karşı tarafınızdayız. Haber kanalıyım diye ortaya çıkan, ‘Yukarıdan telefon geliyor’ diye rezillik yapanlara söylüyorum. Sen 1 milyonluk gece mitingini görme, ondan sonra gel, yarın öbür gün gel ‘Genel yayın yönetmenimiz bir kahvenizi içmek istiyor.’ Bir kahvenin 40 yıl hatırı var, bir alçaklığın 40 yıl hafızamda yeri var. Büyük alçaklık yapılıyor. Teşekkür ediyorum arkadaşlar.”

CHP Lideri Özgür Özel: Atatürk’ün Partisine Kayyum Atatmadan Yola Devam Ediyoruz, 6 Nisan 2025 CHP’nin Kurultay Günüdür Haber

CHP Lideri Özgür Özel: Atatürk’ün Partisine Kayyum Atatmadan Yola Devam Ediyoruz, 6 Nisan 2025 CHP’nin Kurultay Günüdür

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası üç gündür bulunduğu Saraçhane’de, partinin Olağanüstü Kurultay’a gideceğini açıkladı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Değerli basın mensupları, hepinizin bildiği gibi 9 Ekim 2024 tarihinden itibaren yargı eliyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza, Beşiktaş Belediye Başkanımıza, Beykoz Belediye Başkanımıza, Esenyurt Belediye Başkanımıza, İstanbul özelinde belediye başkanları üzerinden Sayın Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı tacizlerinin gerçek niyetlerinin Sayın Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına engel olmak, bunun için diplomasının iptalini dahi göze almak, 35 yıl önce ilan ile çağırdıkları bir öğrenciyi, 31 yıl önce verdikleri diplomayı iptal ederek, Türkiye’de anayasal güvencelerin, hukuk güvencelerinin tamamını askıya almayı da göze almış bir iktidarla karşı karşıyayız. Günlerdir de bize, bizlere neler yaptıklarını görüyorsunuz” dedi. Özel, şunları söyledi: “ENGELLEMEK İÇİN HER ŞEYİ YAPTILAR” “Siyasi partilerin kurultayları yapılıyor ve belli itiraz sürelerinden sonra sonuç kesinleşiyor. Buradan sonra altı ay süreyle de bir takım süreler tükendikten sonra artık hiçbir şekilde kurultaylarla ilgili bir tartışma yürüyemeyecekken, bununla ilgili çok net hükümler varken, aynı özel görevlendirilmiş, Cumhuriyet Halk Partisi’ni karıştırmaya ve onun Cumhurbaşkanı adayı belirleme iradesini engellemeye yönelik olarak Başsavcılık İstanbul’da bir gizli soruşturma yürütüyor. Bunun yanında da Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine hiç yakışmayacak bir takım meczuplar bulunarak, başvurular yaptırılıyor, ifadeler alınıyor. En nihayetinde her şeye tenezzül edenler bugün bizim 23 Mart’ta Türkiye’ye baharı getirecek, Ekrem İmamoğlu’nu hem 1 milyon 750 bin Cumhuriyet Halk Partisi üyesiyle, hem de dayanışma sandığı dediğimiz sandıkları koyarak, oy verme yerlerinde üye olmayanların da gelip bir yan sandıkta aynı pusulayı atarak Ekrem İmamoğlu’na ve bu sürece demokrasiye desteklerini ilan edebilecekleri bir süreçte bunu engellemek için her şeyi yaptılar. En son 23 Mart’a dört gün kala, gittiler Sayın İmamoğlu’nu gözaltına aldılar. Dört gün süre, o sürenin tamamını kullanıyorlar. Amaç; kampanyayı kesmek ve bu seçimi yaptırmamak. Haklı olarak her biriniz sordunuz: Artık buradan sonra Ekrem İmamoğlu aday mı? Seçimi yapacak mısınız? ‘Evet’ dedik, ‘Kararlıyız’ dedik. ‘Ya tutuklanırsa?’ ‘Yine adayımızdır’ dedik. ‘Diploması iptal, adayımızdır, hukuk mücadelesi sürer. Resmi başvuru olacağı güne kadar adayımızdır. O gün resmi başvuru yapılmıyorsa bütün CHP üyeleri Ekrem İmamoğlu’dur, birimiz girer seçimi alırız’ dedik. ‘Yeter ki adayı belirleyelim.’” “KAYYUMA İNAT İRADELERİNİ TAZELEYECEKLER” “O adayı belirletmemek için bugün bir tenezzül, yeni bir tasarruf, yeni bir girişim. Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atayarak, pazar günkü seçimi engel olmaya çalışanların, yazı yazanların, ‘Efendim binalar dışında oy kullanılamaz, halk oy kullanamaz, bilmem ne yapamaz…’ Bu hazırlıklarını da gördük. Buna karşı bugün içinde aldığımız bir kararı, yaptığımız resmi kayıtlara girmiş olan bir başvuruyu büyük bir memnuniyetle size açıklamak isterim. Tüzüğümüzün Genel Başkan sıfatıyla bana verdiği yetkiye dayanarak, tüzüğümüzün 48’inci maddesinin altıncı fıkrası gereğince, orada tayin edilen en kısa süreyi kullanarak, 15 gün sonrasına Olağanüstü Kurultay kararı aldığımızı, partiyi Olağanüstü Kurultay’a götürmek suretiyle kayyum girişimlerinin önünü kestiğimiz tüm Türkiye’ye ilan ederiz. Bundan sonraki süreçte 15 gün sonra, 6 Nisan günü her birinin kişisel ve partili namuslarına ayrı ayrı kefil olduğum Cumhuriyet Halk Partisi’nin delegeleri Olağanüstü Kurultay sandığının başına geçip bu süreçte sırf hırstan, ihtirastan, gözü dönmüşlükten, bir kişiyi Cumhurbaşkanı adayı yapmamak için Atatürk’ün kurduğu partiye kayyum atamaya bile kalkışan, niyetlenenlere inat o sandığın başında iradelerini tazeleyeceklerdir. O gün, 6 Nisan günü ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak delegelerimizin 5 Kasım 2023 günü verdikleri o yetkiye, bugüne kadar onları utandırmadan geldiğimiz bu süreçte, onların yeniden yetkilendirmesine, onların Cumhuriyet Halk Partisi’nin iradesini tazelemelerine talibim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak partiyi Olağanüstü Kurultay’a götürüyorum. Ve bunu 23 Mart günü yapacağımız Cumhurbaşkanı ön seçimine engel olmaya çalışan kötücül akla ‘Haydi işinize’ diyerek yolumuza devam ediyoruz. Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar.” “HEM CHP’YE HEM TÜRKİYE’YE HAYIRLI, UĞURLU OLSUN” Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Kayyum atama iddiasına neden olan İstanbul İl Kongresi’nde aynı delegeler mi oy kullanacak?” sorusu üzerine şunları söyledi: “İstanbul il Kongresi’nin delegeleri, seçilmiş kurultay delegeleri. Siyasi partiler kanununa göre bir il kongresini olağanüstü yapsanız da orada delege seçemezsiniz. Ve mevcut delegeler geçerlidir. O yüzden İstanbul İl Kongresi’ni yenileseniz dahi orada sadece yönetim kurulu ve denetim kurulu seçebilirsiniz. İl kongrelerinin seçtikleri delegeler, sadece olağan kongrelerde belirlenirler. Bu siyasi partiler kanununun değişmez maddesidir. Kurultay takvimimiz en erken 15 gün içinde, en çok 45 gün içinde Olağanüstü Kurultay’ın yapılacağı karara bağlanmıştır. Biz 21 Mart 2025 günü Genel Başkanca Olağanüstü Kurultay kararının alınmasını gerçekleştirdik ve Çankaya İlçe Seçim Kurulu’na gün içinde gerekli başvuruyu yaptık, kaydımızı yaptırdık. Yine bugün Olağanüstü Kurultay kararının ilgililere duyurulması üzerine, hem buradan yaptığımız toplantıyla tüm Türkiye’ye duyuruyoruz, hem de ilgili evrakı ilgili gazetelere ilan edilmek üzere yolladık. Yarın 22’si tarihi ile bunlar gazetede de ilan edilecek. 30 Mart 2025 günü Olağanüstü Kurultay delege listelerinin askıya çıkarılması, 1 Nisan günü kurultay delege listelerinin askıdan indirilmesi, itirazların değerlendirilmesi ve kesinleştirilmesi, 6 Nisan 2025 günü Olağanüstü Kurultay günüdür. Genel Başkanlık, Parti Meclisi, Bilim Kültür Sanat Platformu ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeliklerinin seçimi yapılacaktır. Hem Cumhuriyet Halk Partisi‘ne hem de tüm Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun.” “DELEGELERİMİZİ İRADELERİNİ TAZELEMEYE DAVET EDİYORUZ” “Pazar günü sandık kurulacak mı?” sorusunu yanıtlayan Özel şöyle konuştu: “Zaten 23 Mart Pazar günü sandık kurulmasının teminatı budur. Şu anki yönetime kayyum atayıp, sandığı kurdurmamaya çalışanlara karşı biz Olağanüstü Kurultay kararıyla, kayyum ihtimalini kesip önümüzdeki Pazar günkü seçimin yapılmasını garanti altına alıyoruz. Esas yaptığımız iş budur. Ayrıca şaibe iddiaları… Neler neler iddia ettiler. Yok, bin 200 cep telefonu, yok bin 200 bilmem ne. Bir tane kanıt bulamadılar. Şimdi o itham ettikleri delegeleri, yarısının bana oy verip yarısından fazlasının, 10’a yakınının bana oy vermediği delegeleri, Eylül ayında tüzük kurultayında neredeyse oybirliği ile tüzüğü değiştiren delegeleri, her gerektiği gün taş gibi partilerinin arkasında duran delegeleri daha fazla tartışmalarına, üzmelerine, onları her attıkları yeni adımda yeni bir tartışmanın içine çekmek yerine iradelerini tazelemeye davet ediyoruz.” “İMAMOĞLU‘NA YÖNELİK BU BÜYÜK SAHİPLENİŞİ SAKATLAMAYA ÇALIŞACAKLARDI” Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, “Ön seçim takviminde bir değişiklik var mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Hiçbir değişiklik yok. Zaten bu Pazar günkü takvimin teminatıdır. Pazar günü yönetimde eğer bir kayyum atsalardı, atadıkları kayyuma Pazar günkü seçimi yaptırmayıp Ekrem İmamoğlu‘nun adaylığının önünü kesmeye, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu‘na yönelik bu büyük sahiplenişi sakatlamaya çalışacaklardı. Biz oy kullanmaya çalışacaktık, Genel Merkez bunu yasaklayacaktı, ilan edecekti falan. Şimdi pazara kayyum ihtimali kalmamıştır. Bugün, Cuma günü kaydımızı yaptırdık, kayyum ihtimalini ortadan kaldırdık. Pazar günü bütün Türkiye’yi, CHP’lileri elbette, hazır olan hazirunlarla. Ama tüm Türkiye’yi son seçimde AK Parti‘ye, MHP’ye oy vermiş, bu yapılanlara ‘Olmaz kardeşim. Bize yapıldığında karşı çıkıyorduk. Tayyip Bey yıllar önce Saraçhane‘den hapishaneye giderken yanlış buluyorduk. Biz demokrasinin arkasındayız’ diyen herkesi de, AK Partilileri de MHP’lileri de, tüm siyasi partileri, tüm muhalefet partilerini dayanışma sandığında demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyoruz. Nerede demokrasi sandıkları? En kötü ihtimalle Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilçe başkanlığında var bir tane, il başkanlığında var. Ayrıca aplikasyonlardan açıp bakabiliyorsunuz, ilinizi ilçenizi yazınca nerelerde var? Nerede sandık varsa yanında dayanışma sandığı da var. Sandığın bir CHP’lilerin diğeri CHP’li olmayan demokrasiden yana olanların sandığıdır.” “BAŞVURU YAPMASAK SANDIĞI ELİMİZDEN ALACAKLARDI” CHP Lideri Özel, “Kayyum ihtimali ortadan kalktı mı?” sorusu üzerine “Kalktı, tabii tabii” şeklinde konuştu. Kurultay kararının ne zaman alındığı ve kayyum iddiasının duyum mu olduğu, yoksa bir tebligat mı yapıldığı sorulduğunda ise Özel, şunları söyledi: “Biz zaten bir Olağanüstü Kongreyle bu iradeyi tazeleme ve bu partiyi yıpratmaya çalışan, her akşam yandaş kanallarda vatandaşın açlığına çare aramayan, yoksulluğa çare aramayan, işsizliğe çare aramayan, gençlerin isyanını duymayıp, dönüp dolaşıp CHP kurultayı tartışanlara, bir demokrasi tokadını vuralım, yenileyelim kurultayı diye düşünüyorduk. Ama araya olmadık şeyler girdi. Ancak yaptığımız değerlendirmede bu hafta içinde biz başvurumuzu yapmasaydık, bugün mesai bitimine doğru bir kayyum ataması yapılarak, bizim ön seçim sandığımızı elimizden almaya çalışacaklardı. Ve bu hazırlıklardan dolayı zaten ihtiyaç duyduğumuz bu şekilde, 23’ündeki demokrasi devrimini garanti altına almak, korkulu rüya görmemek, Ekrem İmamoğlu‘na oy vermek için sokaklara dökülmeye, kilometrelerce kuyruklar oluşturmaya hazırlanan, o yüzden de bir yerde kurduğumuz sandıkları mahallelere kadar dağıtmak zorunda kaldık yüksek motivasyondan dolayı. Bu motivasyonu kırmalarına engel olmak için bu kararı aldık, 23’ü Pazar günü tüm Türkiye’yi bir sonraki cumhurbaşkanımıza yapılmaya çalışılan darbe girişimine en demokratik tepki ile ön seçimde kendisine oy vererek hangi partiden olursa olsun seçme hakkını, aday belirleme hakkını kullanmak üzere bütün vatandaşlarımızı sandık başına bekliyoruz. Tüm CHP üyeleri bundan sonra ‘Komşunu, eşini, dostunu haberdar et, teşvik et, sandığa kadar eşlik et’ yaklaşımı içinde. Konusunun, komşusunun, arkadaşının koluna girip, ön seçim sandığına Türkiye'yi taşıyacaklar. Biz başvuran herkese en yakın oy vereceği yeri göstereceğiz. Hiçbir yeri bilmiyorsanız ilçenizdeki CHP ilçe başkanlığında sandık hazır, sizi bekliyor.” “İSTEYEN HERKES ADAY OLABİLİR” Genel Başkan Özgür Özel, Olağanüstü Kurultay’da başka bir aday olup olmayacağının sorulması üzerine ise “Olağanüstü kurultaylarda aday çıkmanın önünde hiçbir engel yoktur. Tüm Cumhuriyet Halk Partililer aday olabilirler. Orada bir demokratik yarış yapılacak. Hakim gözetiminde yapılacak bir seçimde isteyen herkes aday olabilir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugün yaşadığı atmosferi görüyoruz. Partililerimizin de bize çok uzun süredir tüm delegelerimizin telkini, ‘Yap bir Olağanüstü Kurultay. Görsünler şaibe mi var? Yoksa CHP’de birlik, beraberlik mi var?’ diyorlardı. Bu talebe de cevap vermiş oluyoruz” dedi. “BİZ HAZIRIZ; BEN VE ARKADAŞLARIM ADAYDIR” Özel, İstanbul İl Kongresi’ne ilişkin olası bir hamlenin kurultaya zarar verip vermeyeceği sorusuna cevap olarak ise şunları söyledi: “Hiçbir zarar vermez. İstanbul İl Kongresi olağanüstü yapılacak olursa delege seçemiyor zaten. Hiçbir siyasi parti, delegelerini olağanüstü kurultayla belirlemez. Delegeler mahalle, ilçe, il ve kurultaya giderken belirlenir. O delege bir sonraki olağan kurultaya kadar oy kullanır. O yüzden de İstanbul Kongresi’ni yenileseniz de yeni delege seçemezsiniz. İstanbul Kongresi’ne ilişkin ne yaparlarsa yapsınlar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin delegesi partisine sahip çıkmak üzere gelir, görevini yapar. Orada en ufak bir şüphemiz yok. Ağustos ayında da ‘Tüzük Kurultayı’nda acaba bir şeyler olur mu?’ denildiğinde ben seçim maddesi eklenebilecek formata kurultayı ben çevirmiştim. Bugün de bir adayın çıkabileceği bir formatta kurultayımızı yeniliyoruz. Eğer bir iddia koyacak arkadaşımız olursa tüm demokratik yollar açıktır. Biz hazırız. Ben kurultayda adayım, arkadaşlarım adaydır. Biz delegenin bize verdiği görevi yere bırakmadan, sakatlatmadan, kirli kayyumların eline bırakmadan, Atatürk’ün partisine kayyum atatmadan yolumuza devam ediyoruz.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.