Terörist Fetullah Gülen' in ölüm haberi ajanslara servis edilince, aklımdan bir çok senaryonun ortaya çıkacağını geçirmiştim. Daha teröristin bedeni soğumadan MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli bombayı basının önüne atıverdi.
Kolay değil, Türk milliyetcileri MHP kurulduğundan bu yana ilk kez şaşkın ve bir o kadar da öfkeli. Kendilerini sırtından vurulmuş hissediyorlar. Sende mi Bahçeli ? diye içinden öfkeyle geçirenlerin sayısı, devlet işidir, vardır bir sebebi diyenlerden kat ve kat fazla.
Bahçeli , "Tecrit kaldırılsın , Apo gelsin mecliste konuşsun, örgüte silah bıraktırsın " dedi. Hatta daha da ileri giderek "umut hakkı"kanunundan yararlanmasını önerdi.
Ne oldu da Pkk liderini Gazi meclisimize davet ettiler. Ettiler diyorum çünkü Cumhurbaşkanının bilgisi olmaması mümkün değildir.
Hadi gelin bilgi birikimimizi kurcayalıyalım, ve balık hafızamızı tazeleyip,taşları yerine oturtalım.
Yüz yıl öncesine gidiyoruz ve Said Nursi'den başlıyoruz. Öncelikle baş şüphelimizin Sam amca (ABD) olduğunu belirterek , konunun özetine geçelim.
Said Nursi , şimdi ki Fetö'nun çıkış noktasıdır. Fetö ve yandaşlarının hocasıdır. Cümleleri uzun tutmak ve açmak isterdim ama bu şekilde yazımız sayfalar süreceğinden kısa ve net kelimelerle ilerleyeceğim. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu hiç bir zaman saklamayan Nursi, bu süreçte Papa'ya mektup yazıp yardım isteme cüretini gösterip ülkeyi kaosa sürüklemek istemiştir. Amacı rejimi yerle bir etmekten başka bir şey değildir.
Bilin bakalım daha sonra ki yıllarda Papa ya kimler mektup yazıp yardım istemiş...
Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan !
Said Nursi"nin vefatından sonra Nur cemaati varlığını kaybetmeyip gizli gelişimine devam etmiştir. Devamında Fethullah Gülen bayrağı devralmış ve din devleti için harekete geçmiştir. İzmir'de kurulduğu düşünülen Komünizmle mücadele derneği yurt geneline yayılmış, özellikle Ankara'da faaliyetlerini sıklaştırmıştır. Erzurum'daki ki şubesine gidip üye olan Gülen yalnız değildir, Bu derneğin önemli üyeleride ileri zamanlarda adından sıkça söz ettiren kişiler olacaktır.
Tamda bu sıralarda Abdullah Öcalan Anadolu tapu ve kadastro meslek lisesinde okuyor ve derneğin toplantılarına gidiyordu. Daha sonraları Komünist düşünceyi benimsediği açıklayacak olsada bu dönemde tam olarak karşıtıydı. Gülen ve Apo aynı dernekte buluşmuşlardı.
Devlet, doğu ve güneydoğu Anadolu için bir plan yapmış ve orada bir örgütlenme kurup tüm kontrolu elinde tutmak istemişti. Ancak plan tam tersi oldu. Bir süre sonra adını Türkiye'nin öğreneceği kanlı terör örgütü PKK işte böyle kuruldu.
Peki nedir bu PKK ?
İşte tamda burda komedi başlıyor. Pkk’yı devlet mi kurdu? Pilot Necati kimdir? Apo nasıl seçildi?
Daha bir çok sorunun cevabı tozlu raflarda bekliyor olabilir. Kimbilir belkide karargahlardaki kozmik odalar açılmadan ögrenmek hiç bir zaman mümkün olmayacaktır. Yapılmak istenen doğu bölgesinde Kürt aşiretlerini kontrol edebilmek adına ortaya konan bir planlama. Bunun içinde Mit’in içinden Kürtlerle diyolog kurabilecek Pilot Necati isminde bir ajan seçiliyor. PKK’yı kuran işte bu mit ajanı Pilot Necati Kaya’dır.
Pilot Necati bu görevi üstlendikten sonra Ankara Üniversitesinde Kürt gençleri arasından sözü geçen Abdullah Öcalan’ı bulmuştur. Üniversite öğrencisi Öcalan, hırslı ve zeki tavırlarıyla bir örgütlenmenin başı olarak seçilecektir. Burda bir parantez açmak gerekirse bu işi sadece pilot Necati degil, babası eski bir mit mensubu olan daha sonra Abdullah’la evlenecek Kesire Yıldırım’ da gizli bir şekilde üstlenecektir. Üstelik Kesire’nin Pilot Necati ile duygusal ilişkisi olduğu yıllar sonra ortaya çıkacaktır. İki aşk arasina sıkışmış görunen Kesire'nin gerçekte amacı bellidir. MİT'e istihbarat toolamak. Necati Kaya ani bir şekilde ortadan kaldırılınca, Kesire Apo’ya daha çok yaklaşmış ve evlenmişlerdir. Türk istihbaratı Kesire üzerinden bir çok bilgiyi alabilmiş ancak Kesire nin köstebek olduğunu düşünen örgüt üyeleri bunu defalarca dillendirmişlerdir. Abd’nin verdiği istihbaratlar sonucu Kesire örgütün etkin bölgesinden uzaklaştırılmış ve Suriye’ye örgüt üyelerinin elbiselerini yıkamakla görevlendirilmiştir. Aslında bu Türk istihbaratına bir mesajdır. İstihbarat soğuk savaşları tüm hızıyla sürmekteyken 1988’de iki mit mensubu bir şekilde Kesire Öcalan (Yıldırım) 'ı Avrupa'ya Stockholm’e kaçırmıştır. O günden sonra nerede olduğu halen bilinememektedir.
Pkk'nın kuruluş aşamasında Mit ‘in iki yönden kontrol etmeye çalıştığı Abdullah Öcalan, doğu bölgesinde faaliyetlere başlamış ve çıkan ayaklanmaları çeşitli yöntemlerle, ayrıca devletin yaptığı maddi yardımlarla bertaraf etmeyi başarmış, planlama tıkır tıkır işlemiştir.
Ta ki işin içine CIA ve Mossad girene kadar!
CIA ve MOSSAD ajanları durumu bir şekilde öğrenmiş ve Abdullah Öcalan’ la bağlantıya geçmiş artık Türkiye için kötü senaryo yazılmaya başlanmıştır.Bu Abdullah Öcalan için bulunmaz bir fırsat olacak maddi ve manevi anlamda rahatlayacak, lider ve kahraman olacaktı. Bu teklifi anında kabul etti. Örgüt CIA ve Mossad tarafından silahlandırılmaya başlandı. Artık Türkiye’ye karşı ellerinde bir koz olarak kullanacakları bir örgüt vardı. Kürtlere bağımsızlık vaatleriyle doğu ve güneydoğuyu ayaklandırdılar,binlerce işsiz,parasız kürt genci dağlara çıktı. Sebebi olmayan bir mücadeleye kucak açıldı.
Silahlı mücadele uzun yıllar sürdü ve halende sürüyor. Karşılığı olmayan, menfaati sadece ABD ve İsrail’e yarayan bir kan mücadelesi. Yıllar sonra ise Apo, nasıl ki ABD için ülkesini sattıysa, aynı akibete kendisi uğrayacaktı. CIA’den sadece öldürülmeme garantörü alabildi. Ve Türkiye 'nin rulet oynaması sonucu oluşan baskıyla teslim edildi.
Mecliste Apo'nun konusma yapması konuşulurken ülkenin Güneydoğu sınır komşusu Suriye'nin lideri Esed ülkeden kaçtı.
Suriye topraklarında otorite boşluğu oluştu. Burada yuvalanan Pkk ve diğer örgütler güçlenmek için harekete geçti. Ancak Türkiye'nin bunu daha önceden öngördüğünü ve planlama yaptığını düşünmemek aptallık olurdu.
Peki şimdi ne olacak ?
Devletimiz bu kez Rulet masasını değil, satranç oynamayı tercih etti. Satranç uzun süren, sabır ve sinir harbine dönüşebilen bir oyundur. Galibini ise zaman belirler.
Tarih yapıcılar bu kez Tarih mi yazacak yoksa tarihe mi gömülecek bunu hep beraber göreceğiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mesut ÇAKIR
Tarih yapıcılar
Terörist Fetullah Gülen' in ölüm haberi ajanslara servis edilince, aklımdan bir çok senaryonun ortaya çıkacağını geçirmiştim. Daha teröristin bedeni soğumadan MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli bombayı basının önüne atıverdi.
Kolay değil, Türk milliyetcileri MHP kurulduğundan bu yana ilk kez şaşkın ve bir o kadar da öfkeli. Kendilerini sırtından vurulmuş hissediyorlar. Sende mi Bahçeli ? diye içinden öfkeyle geçirenlerin sayısı, devlet işidir, vardır bir sebebi diyenlerden kat ve kat fazla.
Bahçeli , "Tecrit kaldırılsın , Apo gelsin mecliste konuşsun, örgüte silah bıraktırsın " dedi. Hatta daha da ileri giderek "umut hakkı"kanunundan yararlanmasını önerdi.
Ne oldu da Pkk liderini Gazi meclisimize davet ettiler. Ettiler diyorum çünkü Cumhurbaşkanının bilgisi olmaması mümkün değildir.
Hadi gelin bilgi birikimimizi kurcayalıyalım, ve balık hafızamızı tazeleyip,taşları yerine oturtalım.
Yüz yıl öncesine gidiyoruz ve Said Nursi'den başlıyoruz. Öncelikle baş şüphelimizin Sam amca (ABD) olduğunu belirterek , konunun özetine geçelim.
Said Nursi , şimdi ki Fetö'nun çıkış noktasıdır. Fetö ve yandaşlarının hocasıdır. Cümleleri uzun tutmak ve açmak isterdim ama bu şekilde yazımız sayfalar süreceğinden kısa ve net kelimelerle ilerleyeceğim. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu hiç bir zaman saklamayan Nursi, bu süreçte Papa'ya mektup yazıp yardım isteme cüretini gösterip ülkeyi kaosa sürüklemek istemiştir. Amacı rejimi yerle bir etmekten başka bir şey değildir.
Bilin bakalım daha sonra ki yıllarda Papa ya kimler mektup yazıp yardım istemiş...
Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan !
Said Nursi"nin vefatından sonra Nur cemaati varlığını kaybetmeyip gizli gelişimine devam etmiştir. Devamında Fethullah Gülen bayrağı devralmış ve din devleti için harekete geçmiştir. İzmir'de kurulduğu düşünülen Komünizmle mücadele derneği yurt geneline yayılmış, özellikle Ankara'da faaliyetlerini sıklaştırmıştır. Erzurum'daki ki şubesine gidip üye olan Gülen yalnız değildir, Bu derneğin önemli üyeleride ileri zamanlarda adından sıkça söz ettiren kişiler olacaktır.
Tamda bu sıralarda Abdullah Öcalan Anadolu tapu ve kadastro meslek lisesinde okuyor ve derneğin toplantılarına gidiyordu. Daha sonraları Komünist düşünceyi benimsediği açıklayacak olsada bu dönemde tam olarak karşıtıydı. Gülen ve Apo aynı dernekte buluşmuşlardı.
Devlet, doğu ve güneydoğu Anadolu için bir plan yapmış ve orada bir örgütlenme kurup tüm kontrolu elinde tutmak istemişti. Ancak plan tam tersi oldu. Bir süre sonra adını Türkiye'nin öğreneceği kanlı terör örgütü PKK işte böyle kuruldu.
Peki nedir bu PKK ?
İşte tamda burda komedi başlıyor. Pkk’yı devlet mi kurdu? Pilot Necati kimdir? Apo nasıl seçildi?
Daha bir çok sorunun cevabı tozlu raflarda bekliyor olabilir. Kimbilir belkide karargahlardaki kozmik odalar açılmadan ögrenmek hiç bir zaman mümkün olmayacaktır. Yapılmak istenen doğu bölgesinde Kürt aşiretlerini kontrol edebilmek adına ortaya konan bir planlama. Bunun içinde Mit’in içinden Kürtlerle diyolog kurabilecek Pilot Necati isminde bir ajan seçiliyor. PKK’yı kuran işte bu mit ajanı Pilot Necati Kaya’dır.
Pilot Necati bu görevi üstlendikten sonra Ankara Üniversitesinde Kürt gençleri arasından sözü geçen Abdullah Öcalan’ı bulmuştur. Üniversite öğrencisi Öcalan, hırslı ve zeki tavırlarıyla bir örgütlenmenin başı olarak seçilecektir. Burda bir parantez açmak gerekirse bu işi sadece pilot Necati degil, babası eski bir mit mensubu olan daha sonra Abdullah’la evlenecek Kesire Yıldırım’ da gizli bir şekilde üstlenecektir. Üstelik Kesire’nin Pilot Necati ile duygusal ilişkisi olduğu yıllar sonra ortaya çıkacaktır. İki aşk arasina sıkışmış görunen Kesire'nin gerçekte amacı bellidir. MİT'e istihbarat toolamak. Necati Kaya ani bir şekilde ortadan kaldırılınca, Kesire Apo’ya daha çok yaklaşmış ve evlenmişlerdir. Türk istihbaratı Kesire üzerinden bir çok bilgiyi alabilmiş ancak Kesire nin köstebek olduğunu düşünen örgüt üyeleri bunu defalarca dillendirmişlerdir. Abd’nin verdiği istihbaratlar sonucu Kesire örgütün etkin bölgesinden uzaklaştırılmış ve Suriye’ye örgüt üyelerinin elbiselerini yıkamakla görevlendirilmiştir. Aslında bu Türk istihbaratına bir mesajdır. İstihbarat soğuk savaşları tüm hızıyla sürmekteyken 1988’de iki mit mensubu bir şekilde Kesire Öcalan (Yıldırım) 'ı Avrupa'ya Stockholm’e kaçırmıştır. O günden sonra nerede olduğu halen bilinememektedir.
Pkk'nın kuruluş aşamasında Mit ‘in iki yönden kontrol etmeye çalıştığı Abdullah Öcalan, doğu bölgesinde faaliyetlere başlamış ve çıkan ayaklanmaları çeşitli yöntemlerle, ayrıca devletin yaptığı maddi yardımlarla bertaraf etmeyi başarmış, planlama tıkır tıkır işlemiştir.
Ta ki işin içine CIA ve Mossad girene kadar!
CIA ve MOSSAD ajanları durumu bir şekilde öğrenmiş ve Abdullah Öcalan’ la bağlantıya geçmiş artık Türkiye için kötü senaryo yazılmaya başlanmıştır.Bu Abdullah Öcalan için bulunmaz bir fırsat olacak maddi ve manevi anlamda rahatlayacak, lider ve kahraman olacaktı. Bu teklifi anında kabul etti. Örgüt CIA ve Mossad tarafından silahlandırılmaya başlandı. Artık Türkiye’ye karşı ellerinde bir koz olarak kullanacakları bir örgüt vardı. Kürtlere bağımsızlık vaatleriyle doğu ve güneydoğuyu ayaklandırdılar,binlerce işsiz,parasız kürt genci dağlara çıktı. Sebebi olmayan bir mücadeleye kucak açıldı.
Silahlı mücadele uzun yıllar sürdü ve halende sürüyor. Karşılığı olmayan, menfaati sadece ABD ve İsrail’e yarayan bir kan mücadelesi. Yıllar sonra ise Apo, nasıl ki ABD için ülkesini sattıysa, aynı akibete kendisi uğrayacaktı. CIA’den sadece öldürülmeme garantörü alabildi. Ve Türkiye 'nin rulet oynaması sonucu oluşan baskıyla teslim edildi.
Mecliste Apo'nun konusma yapması konuşulurken ülkenin Güneydoğu sınır komşusu Suriye'nin lideri Esed ülkeden kaçtı.
Suriye topraklarında otorite boşluğu oluştu. Burada yuvalanan Pkk ve diğer örgütler güçlenmek için harekete geçti. Ancak Türkiye'nin bunu daha önceden öngördüğünü ve planlama yaptığını düşünmemek aptallık olurdu.
Peki şimdi ne olacak ?
Devletimiz bu kez Rulet masasını değil, satranç oynamayı tercih etti. Satranç uzun süren, sabır ve sinir harbine dönüşebilen bir oyundur. Galibini ise zaman belirler.
Tarih yapıcılar bu kez Tarih mi yazacak yoksa tarihe mi gömülecek bunu hep beraber göreceğiz.